Filtra per genere

Hizmetten.com ailesi olarak sizden aldığımız destek ve dualarla yayın hayatına başladık ve her gün daha da güçlenerek yolumuza devam ediyoruz. Dünyanın dört bir yanında görev yapan hizmet gönüllülerinin gerçekleştirdiği faaliyetler artık hizmetten.com ‘ da yer alacak. Hizmetten.com sitesinin haberlerinden haberdar olmak istiyorsanız lütfen Safari, Chrome ve Firefox internet tarayıcılarınızda bulunan “zil” işaretine tıklayarak ücretsiz abone olun. Bizimle paylaşmak istediğiniz haberler için e-posta adresimiz: sizdengelenler@hizmetten.com #FethullahGülenHocaefendi #FethullahGülen #Hizmetten
- 2118 - Bu musibetler onları yollarından alıkoyamadı! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bir cefâkeş aşıkem, ey Yâr, Senden dönmezem!..” *Unutmamamız gereken husus: Her zaman “Gelse Celâlinden cefa / Yahut Cemâlinden vefa / İkisi de cana safa.. / Lütfun da hoş, kahrın da hoş!..” deyip ilahî takdîri rıza ile karşılamak, ciddi bir metafizik gerilimle iradenin hakkını vermek, kavlî-fiilî duada ısrar etmek ve aktif sabrın gereğini sergilemektir. *Nahoş bir şey varsa, o da O’ndan gelen musibetlere karşı şikâyet tavrı içinde olmaktır. O, tecellileriyle esse savursa, ateşlere atsa kavursa, yine “Senden dönmezem!..” demelidir. “Bir cefâkeş aşıkem, ey Yâr Senden dönmezem / Hançer ile yüreğimi yar Senden dönmezem / Ger Zekeriya tek beni baştan ayağa yarsalar / Başıma koy erre Neccâr Senden dönmezem / Ger beni yandırsalar, toprağımı savursalar / Külüm oddan çağırsalar Settâr Senden dönmezem.” (Nesîmî) *Hakk’ın makbul ibâdı, Allah’la münasebetlerini başlarına gelen bela ve musibetlerle değerlendirmişlerdir. Nitekim Peygamberlik semasının güneşi Efendiler Efendisi de أَشَدُّ النَّاسِ بَلَاءً اَلْأَنْبِيَاءُ ثُمَّ الْأَمْثَلُ فَالْأَمْثَلُ “Belânın en zorlusuna maruz peygamberlerdir; sonra da derecesine göre diğer makbul insanlar.” buyurmuşlardır. *Bazen küfür, bazen ilhad, bazen zulüm, bazen makam tutkusu, bazen dünya sevgisi ve bazen de küfre eşdeğer hased ve kıskançlık sebebiyle muzır mahlûklar gerçekten inanmış insanlara musallat olurlar. “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!” *Kur’an-ı Kerim’de, iman kuvveti ve Allah’a teslimiyet sayesinde asla sarsıntı yaşamayan mü’minler sena edilmekte, ezcümle şöyle denmektedir: الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ “Onlar öyle kimselerdir ki halk kendilerine, ‘Düşmanlarınız olan insanlar size karşı ordu hazırladılar, aman onlardan kendinizi koruyun!’ dediklerinde, bu tehdit onların imanlarını artırmış ve ‘Hasbunallahu ve ni’me’l-vekil – Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!’ demişlerdir.” (Âl-i İmrân, 3/173) *Sonraki ayet-i kerimede de şöyle buyurulmaktadır: فَانْقَلَبُوا بِنِعْمَةٍ مِنَ اللّهِ وَفَضْلٍ لَمْ يَمْسَسْهُمْ سُوءٌ وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللّهِ وَاللّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ “Sonra da, kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan, Allah’tan (önemli sonuçlara açık) bir nimet ve fazladan lütuflarla döndüler; Allah’ın rızası istikametinde hareket etti onlar. Allah, çok büyük fazl sahibidir (karşılıksız lütf u ihsanda bulunmada pek cömerttir).” (Âl-i İmrân, 3/174) *O mü’minler bela ve musibetlerin çehresinde, Cenâb-ı Hakk’ın kendilerine bakışını okudular. Sağanak sağanak musibetlerin çehresinde Allah maiyyetini, inâyetini, riâyetini, kilâetini okudular ve teselli oldular. Bu açıdan da ne bela ve musibetlerin şiddeti, dehşeti, ürperticiliği ne de bazılarının çekememezliği, hazımsızlığı, sindirememesi onları yürüdükleri yoldan alıkoyabildi. Bu musibetler onları yollarından alıkoyamadı, günümüzün mü’minlerini de alıkoyamamalıdır. Bu video 06/12/2015 tarihinde yayınlanan “Sıra Bizde” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
Thu, 08 Jun 2023 - 06min - 2117 - Kendini tenkide vermiş, tenkide kilitlenmiş insanların akıbetinden endişe ediyorum.
*Kardeşlerini çok tenkit eden bunlar iş yapamıyor, iş beceremiyor, yanlış iş yapıyorlar deyip sürekli onların yanlışlarını nazara veren çok yakın bir gelecekte kendi yanlışları altında kalıp, ezileceğinden endişe ediyorum. Hatta Hafizanallah herkesi tenkit ediyor, herkeste kusur arıyorsa bir gün dalalete yuvarlanacağı endişesini taşıyorum. Kendini tenkide vermiş, tenkide kilitlenmiş insanların akıbetinden endişe ettiğimi tekrar ediyorum. Hafizanallah bu, küfre ve dalalete düşeceklerinden endişe ediyorum demektir. Bu açıdan arkadaşlarımız ağızlarını kirletmemelidirler. *Ağzın kirlenmesi biraz kalbin kirliliğinden olur. Fesad-ı Kalp olmasa Fesad-ı Lisan olmaz. İçi bozuk olanlardır ki, dilleri sürekli tenkitte ve gıybettedir. Kalp temizliği temiz kelime üretir, temiz düşünce üretir. Yapıcı alternatif olumlu düşünceler üretelim ve düşüncelerimizi toplum içerisinde meşveret meclislerinde ortaya koyalım. Usulüne uygun münazara adabına uygun, onların müdafaasını yapalım. Hüsnü kabul görmediği zaman bir başka zaman yeniden onu bir başka üslupla anlatalım. Fakat gıybet ve tenkit etmeyelim.
Wed, 07 Jun 2023 - 02min - 2116 - Zekat verilmeyince... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Zekât verilmeyince, işin yümün ve bereketi belki bütünüyle zâyi oluyor. Toplumun değişik kesimleri arasında kopmalar meydana geliyor. Servet sahipleri ile fakr u zaruret içinde bulunanlar iyice kopuyor. Sosyal ihtilaller tarihine baktığınız zaman, asırlarca Avrupa’da kapitalistlerle işçi sınıfı arasında yaşanmış mücadeleleri görürsünüz. Bu iki zümrenin birbirinden kopması, aralarındaki bütün köprülerin yıkılması ve tarafların birbirine düşman haline gelmesi, Doğu’da ve Doğu’nun da doğusunda bir kısım felaketlere sebebiyet verecek şekilde çok farklı sistemlerin oluşmasına yol açmıştır. İki sınıf arasında, Hazreti Pir’in ifadesiyle, yukarıdan aşağıya hep baskı olmuştur; aşağıdan yukarıya da mızrak sallama, top atma, gülle fırlatma ve düşmanlık duygularını coşturma gibi şeyler vuku bulmuştur. *Hazreti Üstad, zekât müessesesinin işletilmemesinin neticesini şu sözlerle ifade eder: “Bu yüzdendir ki, aşağı tabakadan yukarı tabakaya ihtiram, itaat, muhabbet yerine ihtilâl sadaları, hased bağırtıları, kin ve nefret vaveylâları yükselir. Kezalik yüksek tabakadan aşağı tabakaya merhamet, ihsan, taltif yerine zulüm ateşleri, tahakkümler, şimşek gibi tahkirler yağıyor. Maalesef tabaka-i havastaki meziyetler, tevazu ve terahhuma sebeb iken, tekebbür ve gurura bâis oluyor. Tabaka-i fukaradaki acz ve fakirlik, ihsan ve merhameti mûcib iken, esaret ve sefaleti intac ediyor. Eğer bu söylediklerime bir şahid istersen âlem-i medeniyete bak, istediğin kadar şâhidler mevcuddur.” (İşaratü’lİ’caz, Sayfa 49) Haccın ve ondaki hikmetlerin ihmali, sadece musibeti değil, gazap ve kahrı da celb eder! *Bilindiği gibi hac ibadeti Müslümanlar arasında yapılan yıllık bir kongre ve bir kurultay niteliğini taşır. Hac vazifesini eda edenler, aynı zamanda âlem-i İslâm’ın kaderini düşünerek evrensel bir kongre akdediyor olma şuurunda bulunsalar, haccın teşriindeki çok önemli esaslardan birini daha yerine getirmiş olacaklardır. Fakat maalesef zamanımızda bu kongrede, eda edilmesi gerekli ibadetlerin yanında, gözetilmesi lazım gelen meseleler gözetilmediğinden, yeryüzünde tam bir İslâmî heyetin oluştuğu söylenemez. *Hacdaki ihmalin ve onun cezasının büyüklüğüne dikkat çeken Hazreti Üstad, şöyle buyurmaktadır: “Haccın ve ondaki hikmetin ihmali, musibeti değil, gazap ve kahrı celb etti. Cezası da keffâretü’z-zünub değil, kessâretü’z-zünub oldu. Haccın bahusus taarrüfle tevhid-i efkârı, teavünle teşrik-i mesaiyi tazammun eden içindeki siyaset-i âliye-i İslâmiye ve maslahat-ı vâsia-i içtimaiyenin ihmalidir ki, düşmana milyonlarla İslâmı, İslâm aleyhinde istihdama zemin ihzar etti.” Her ibadetin pek çok hikmeti ve her muâmelenin de taabbudî derinliği vardır. *İslam’da amelî hükümler, ibadetler ve muâmelât olmak üzere iki başlık altında toplanabilir. Sözlükte, boyun eğme, itaat etme, tapınma, kullukta bulunma manalarına gelen ibadet, Allah rızasını kazanmak için yapılan, Allah’a yakınlık kazandıran ve şekli/esasları Allah tarafından belirlenmiş bulunan, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek gibi şuurluca ortaya konan fiillere denir. Muâmelât ise, evlenme, boşanma, akit, ceza, miras, şahitlik, alış-veriş ve davalar gibi, ibadetlerin dışında kalan ve insanların gerek birbirleriyle gerekse toplumla olan münasebetlerini düzenleyen hususları ihtiva eden hükümlerdir. *Taabbudîlik; ibadetleri sadece ubudiyet anlayışı ve kulluk şuuruyla yerine getirme, ibadetlerin arkasında emr-i ilahîden başka değişik sebepler aramama, onları zamanına, şekline ve keyfiyetine riayet ederek ifa etme ve neticesini de ahirette Allah’tan beklemeli... Bu video 13/12/2015 tarihinde yayınlanan “İbadetlerin İhmali ve Savaş Endişesi” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
Wed, 07 Jun 2023 - 07min - 2115 - Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-14 | Fethullah Gülen Hocaefendi
5 Eylül 1980 -Bornova/İzmir - Hak ve hakikatin mübelliğ Nebîlere başkaldırmak büyük bir cinnettir. - En büyük cinnet: 'İnkar' - Meşru dairedeki rızıklar keyfe kafidir. - Kibir ve zilletin orta yolu: 'Vakar' - Hayatımızı dizayn etmede üstadımız Hz. Muhammed'dir (sav) - Allah Rasûlü'nün (sav), kibirli Kureyş büyüklerine verdiği cevap! - Fani ve zâil olan kibrin saikleri. - Ruh ve kalb, bilgiyle doğru orantılı yükselmez ise insan gülünç hala düşer. - Efendimizin (sav) ve İslam büyüklerinin tevazuu..
Tue, 06 Jun 2023 - 1h 01min - 2114 - İbadetlerdeki ihmaller, değişik musibetlere davetiyedir! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
İbadetlerdeki ihmaller ve işlenen günahlar değişik musibetlere davetiyedir!.. *Hazreti Bediüzzaman meseleye öyle bakıyor ve özellikle Sünuhat Risalesi’nde bu husus üzerinde genişçe duruyor. Şöyle diyor: “Zira yirmi dört saatten yalnız bir saati, beş namaz için Hâlık Teâlâ bizden istedi. Tembellik ettik; beş sene yirmi dört saat talim, meşakkat, tahrikle bir nevi namaz kıldırdı. Hem senede yalnız bir ay, oruç için nefsimizden istedi. Nefsimize acıdık; kefâreten beş sene oruç tutturdu. Ondan, kırktan yalnız biri, ihsan ettiği maldan zekât istedi. Buhl ettik, zulmettik; O da bizden müterakim zekâtı aldı.” *Belli günahlar, kaht kelimesiyle ifade edilen kıtlık, kuraklık, susuzluk, yağmurun kesilmesi ve açlık gibi değişik musibetlere davetiye mahiyetindedir. Şu anda İslam dünyasında da böyle musibetler yaşanıyor. Merceğe veya teleskoba lüzum yok; kendi ülkenize baktığınız zaman her gün değişik yerlerde farklı felaketler olduğunu göreceksiniz. Aslında yağmur, kar, dolu hep gökten geliyor ve rahmet olarak iniyor; fakat masiyetlerimiz onlara kendi renklerini ve boyalarını çalıyor; dolayısıyla bu nimetler rahmet iken nıkmet haline dönüşüyor ve değişik felaketlere sebebiyet veriyor. Ayrıca, zelzeleler oluyor, yoksulluklar yaşanıyor, toplumda herc ü merc meydana geliyor ve değişik fitneler başgösteriyor. Kısacası, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun (sallallâhu aleyhi ve sellem), âhir zamanın ve kıyamete yaklaşmanın alameti olarak ifade buyurduğu, hadis kitaplarında Kitâbü’l-fiten ve’l-melâhim bölümlerinde haber verilen hemen her hadise İslam dünyasında cereyan ediyor. En büyük musibet, musibetin musibet olduğunu görememektir!.. *Bu musibetlerden daha büyük bir musibet varsa, o da bu musibetlerden bir ders çıkarmama musibetidir. Zelzele, sel, tsunami birer musibettir. İnsanların birbirine düşmeleri ve birbirine güve olmaları da bir musibettir. Fakat bunlardan daha büyük bir musibet vardır o da musibetlerin musibet olduğunu görmeme musibetidir. *Namazın terkedilmesinin çağırdığı bir çeşit musibet vardır. Allah (celle celaluhu) boş yere yatırtır kaldırtır sizi, Cihan Harbi’nde olduğu gibi. Cepheden cepheye koşturur durursunuz “musibetleri bastıracağız” diye. Her bastırma hareketiniz değişik komplikasyonlara sebebiyet verir, yeni musibetler hortlar ondan. “Falan musibeti bastıralım!” dersiniz. Bastırma esnasındaki yanlış tavır, davranış ve günahlarınızdan dolayı o bastırma işi kine nefrete dönüşür, daha büyük bir musibet haline gelir ve siz kendinizi bir musibetler sarmalı içinde bulursunuz. Yirmi sene, otuz sene, kırk sene mücadele edersiniz ona karşı fakat Allah sizi yatıp kalkmaya mahkûm etmiştir, çünkü namazınız namaz değildir. Bu video 13/12/2015 tarihinde yayınlanan “İbadetlerin İhmali ve Savaş Endişesi” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
Tue, 06 Jun 2023 - 07min - 2113 - Mümince Duruş ve Yol Mülahazaları
Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin 1 Haziran 2023 tarihinde misafirlerimizle olan hasbihalini siz kardeşlerimizle paylaşıyoruz.
Mon, 05 Jun 2023 - 09min - 2112 - Dünya'yı başıma ateş yapsanız! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bütün çile, mihnet ve tehlike dolapları herkesten önce İnsanlığın İftihar Tablosu’nun mübarek başında dönüp durmuştur. Alvar İmamı’nın ifadesiyle, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun başına gelen musibetler dağların başına inseydi, dağlar paramparça olurdu. Fakat bir gün Allah, O’na müşriklerin arasından çıkıp gitme, hicret etme izni/emri verdi. “Ey Mekke! Seni o kadar çok seviyorum ki, eğer beni çıkarmasalardı vallahi senden ayrılmazdım.” buyurduğu beldeden ayrıldı gitti. Evet, Allah Rasûlü de doğduğu yerden ayrıldı gitti. Bakmayın, “Falanlar, filan yerde ne arıyorlar?” diyenlere. Ayrıca, o zaman pasaport yoktu ki, iptal etsinler. Şayet pasaport söz konusu olsaydı, iptal ederlerdi onlar da; onlar bunlardan aptal değildi!.. *Rehber-i Ekmel (aleyhissalâtü vesselam) Efendimiz, gidip Ebu Cehillere, Utbelere, Şeybelere, İbni Ebi Muaytlara “Ben ayrılmıştım ama arıyormuşsunuz; zahmet etmeyin!..” falan filan demedi. Onların çoğu Kalîb-u Bedr’e (Bedir Harbi’nin yapıldığı yerdeki kuyulara) yuvarlandılar. Yine bir gayzla, bir nefretle köpürmüşlerdi. Tenkîl ve ibâde mülahazasıyla oraya kadar varmışlardı. “Bunları bitirmeyince bize hayat yok!” diyorlardı. “Tehcir yetmedi, bunları buradan sürüp çıkarmak yetmedi, en iyisi mi köklerini kesmek, kurutmak lazım!..” diye homurdanıyorlardı. Bakın, psiko-sosyolojik açıdan kefere, fecere, zaleme, feseka ve münafikîn nasıl aynı çizgide hareket ediyorlar!.. Varsın şehit olsun Hüseyinler Kerbela’da; Allah, Yezid olmaktan muhafaza buyursun!.. *Cenâb-ı Hak, sizi imtihan ettiğinden dolayı sevinmelisiniz. Çünkü yolunuz Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enâm’ın yolu, Ebu Bekr u Ömer u Osman u Ali’nin yolu, Hasan ve Hüseyin’in yolu. *Varsın şehit olsun Hüseyinler Kerbela’da; Allah, Yezid olmaktan muhafaza buyursun!.. Varsın bir hayli Müslüman, tâbiîn şehit olsun Haccâc’ın eliyle; Allah, Haccâc olmaktan muhafaza buyursun!.. *Bunların kavgaları dünyada kendi hesabına bir düzen kurma ve çocuklarına onu intikal ettirme; yalı, villa peşinde koşma!.. Bilmiyorum o zaman yatlar da var mıydı, olsaydı mutlaka onlar da onu değerlendirirlerdi. Onun peşinden koşmaydı dertleri!.. Öbürlerinin dileği ise, sadece insanları Cenâb-ı Hakk’a ulaştırma, Allah ile kalbler arasındaki engelleri bertaraf ederek kalblerin Allah’la buluşmasını sağlamaktı. Sizin misyonunuz ve vazifeniz de budur. *Varsın bazı densizler sizi huzursuz etsinler, önemi yok. Siz, “Şayet geleceğin dünyası huzura kavuşacak, rahat nefes alacak ve senelerden beri oksijensiz kalmış insanlar gibi ‘ohh’ deyip oksijen yudumlayacaksa, her şey helal olsun!” diyeceksiniz. “Dünyayı başıma ateş yapsanız hakikat-i Kur’âniyeye feda olan bu baş size eğilmeyecektir!..” *Hazreti Pir’in ifadesiyle diyeyim: Kuvvet haktadır, hak kuvvette değildir. Kuvvetin hakta olduğuna binaen, dünyayı başıma ateş yapsanız, hakikat-i Kur’aniye’ye feda olan bu baş burayı biraz değiştireceğim falan oğlu falana, filan oğlu filana, bir kısım dahîle, sızmış yeni yetmelere baş eğmeyecektir, Allah’ın izni ve inayetiyle!.. *Biz ölümü “şeb-i arûs” görüyoruz. Ne zaman bize “gel” diyecek, tezkeremizi dolduracak?!. O ânı iştiyakla bekliyoruz. Şimdilik belli ölçüde bir ihsan şuuruyla maiyyetini duyduğumuz Cenâb-ı Hakk’ın, bir de Cemâl-i bâkemâlini görerek mest u mahmur olacağımıza inandığımız o ânı “şeb-i arûs” sayarak intizar ediyoruz. Bu video 20/12/2015 tarihinde yayınlanan “Mihneti Zevk Edinmişlerin Yolu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
Mon, 05 Jun 2023 - 10min - 2111 - DİNİ MESELLER
- İlmin belli sınırları vardır. -Müslümanın akıl açısından meseleyi ele alması vahyin, ilhamın ışığı altında aklın rehberliğiyledir. -Kainat Allah’ın mevcudiyetini gösteriyor. -Mühim olan Allah’ın anlatılması meselesidir.
Sun, 04 Jun 2023 - 10min - 2110 - ONLAR DÜNYANIN ÇEHRESİNİ DEĞİŞTİRDİLER
-Dünyanın çehresini değiştirmeye talip olanların yolu budur. -Hakiki mümin mükellef (sorumlu) olduğu şeyleri kemal-i hassasiyetle yaşayan insandır. -Ey iman edenler! Takva dairesine hakkıyla giriniz.
Sat, 03 Jun 2023 - 11min - 2109 - ''Yusuf’un Kokusunu Alıyorum'' - DÜNDEN BUGÜNE KUTUP YILDIZLARI
Yusuf’un hasreti yakar kalbi olan herkesi Kavuşmadan önce kokusu gelir sabır ve şefkatin zirveleştiği hengamda. Babaya uğrayan Yusuf’un kokusu günümüze kadar gelir. Yusuf’ların hasretiyle yananların ruhunda müjde olarak kendini gösterir. Yusuflara kavuşmak belki de pek yakındır. Herkes Yusuf olamaz Yakup olamaz. O kokunun ulaştığı güller ise asla solmaz
Fri, 02 Jun 2023 - 53min - 2108 - Ne diye zalimin işini kolaylaştırıyorsun? | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bir yerde Nemrutlar üzerinize geldiği zaman oradan çıkıp gidebilirsiniz; Hazreti İbrahim’in yoludur bu. Selefleriniz, seleflerinizin selefi öyle yapmıştır. “Orada duralım da bunlar bizi arama rahatsızlığına düşmesinler. Gidip boş evlere baskın yapmasınlar, şurayı burayı kurcalama zahmetine girmesinler. Veya ayaklarına gidip ‘Efendim beni arıyormuşsunuz, onun için geldim!..’ diyelim!..” Bu doğru düşünce değildir. Mü’minin kendisine zulmeden birisinin işini kolaylaştırması Allah’a karşı terbiyesizliktir. Ne diye zalimin, hainin işini kolaylaştırıyorsun?!. *Hazreti İbrahim zalemenin, fecerenin, fesekanın, ehl-i nifakın baskılarından, tazyiklerinden dolayı ayrılıp gitmiş; başka yerlerde bağlar, bahçeler oluşturmuş; kurumaya yüz tutmuş ve dikenler tarafından işgal edilmiş yerleri bostan ve bağistan haline getirmiş; nice hâristanları gülistana çevirmiştir. Tarih boyu Firavunlar aksini iddia etseler de insanın kendi milleti için var olan müesseselere girmesine “sızma” değil, “hakkını arama” denir. *Bir milletin ferdi, kendi milleti için var olan müesseselere sızmaz; hakkıdır, girer oraya. Bir insan kendi ülkesinde bir yere giriyorsa, hayatın değişik birimlerinde yer alıyorsa, buna “sızma” denmez. Buna sızma diyen kimseler, kendileri sızmışlardır da ondan dolayı öyle diyorlardır. “Âlemi nasıl bilirsin? Kendin gibi!..” Ona “sızma” denmez; ona,” hakkını arama” denir, ona “kendi olma” denir, ona “ülkesini yabancılara, sızmışlara kaptırmama” denir. *Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُونِي أَقْتُلْ مُوسٰى وَلْيَدْعُ رَبَّهُ إِنِّي أَخَافُ أَنْ يُبَدِّلَ دِينَكُمْ أَوْ أَنْ يُظْهِرَ فِي الْأَرْضِ الْفَسَادَ Bu âyet-i kerime, Firavun ailesi içinde neş’et edip, Hazreti Musa’ya en kritik anda destek veren bir mü’minin (Mü’min-i âl-i firavn) adının verildiği Mü’min Sûresi’nde geçmektedir. Firavun’un “Bırakın, ben Musa’yı öldüreyim; varsın o da Rabb’ine yalvarsın. Doğrusu ben onun, sizin dininizi değiştirmesinden ve bu yerde, bu ülkede fesat çıkarmasından korkuyorum.” dediğini anlatmaktadır. *Mekke müşriklerinin Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) için, “Ailelerimizi bölüyor, bizi atalarımızın yolundan döndürmeye çalışıyor.” dedikleri gibi; Firavun da kendi kavmine, “Dininizi, sisteminizi değiştirmesinden, sizi birbirinize düşürüp, bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum.” diyor ve kendi müfsitliğini gizleme gayreti içinde, eskiden beri bütün tiranların, diktatörlerin, tağutların yaptığı gibi davranıyordu. *Evet, hak karşısında yenilince ya kuvvete ya da demagojiye başvuran, dünyanın kaderine hâkim bütün mütekebbirler, despotlar gibi, Firavun da kuvvet gösterisinde bulunmak istiyor, bunun için halka sığınarak kamuoyu oluşturma gayretleriyle demagojiler yapıyor ve “Onun, dininizi/sisteminizi değiştirmesinden veya ülkede fesat çıkarmasından korkuyorum.” diyordu; diyor ve sanki o âna kadar her şey yolundaymış, toplum da müreffeh ve mesutmuş da Hazreti Musa her şeyi karıştırmış, halkı kargaşaya sürüklemiş gibi bir imaj uyarmaya çalışıyordu. Günümüzdeki misallerine de bakarsanız, bütün tiranların aynı kuvvet, şiddet ve demogojiye sığındıklarını görürsünüz. Bu video 20/12/2015 tarihinde yayınlanan “Mihneti Zevk Edinmişlerin Yolu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
Fri, 02 Jun 2023 - 08min - 2107 - ''Baharın Habercisi Kış Kampları'' - İSMET MACİT / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELERThu, 01 Jun 2023 - 06min
- 2106 - Haset, bazen küfrün yaptırmadığını yaptırtır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Öyleyse günümüzde bazı kimselerin sinek veya haşerat ısırması nev’inden ısırmaları karşısında sarsılmamak lazım. Durduğunuz yerin tamamen hakkaniyet ve adalet zemini olduğuna inanıyorsanız, orada sâbit-kadem olun!.. İnadın hikmet-i vücudu, hakta sebattır; Allah inat duygusunu hakta sâbit-kadem olmamız için vermiştir. Hakkı ve adaleti bulmuşsanız, bin fırtına esse, bin tane tayfun gelse bağışlayın, halk ifadesiyle diyeceğim size vız gelir ve dimdik durursunuz Türkiye’nin çınarları gibi; Allah’ın izniyle hiçbir şey deviremez sizi!.. *Devlettir, idaredir, sızmadır… Siz, bunları aşağılık ve kompleks sayarak, elinizin tersiyle iter ve Allah’a doğru yürürsünüz. Bu yürümeyi bugüne kadar Cenâb-ı Hak lütfetti ve sizi çok muvaffak kıldı. En güçlü devletler bile yirmi küsur senede yüz yetmiş ülkede maarif yuvaları açamadı. En güçlü devletler bile… Ne Batılı devletler ne bizim o mübarek, başımızın tacı olan Devlet-i Aliyye!.. Zaten şimdikilerin zerre kadar bir şey yaptığı söz konusu değil; yapamadılar! *Allah, lütuf buyurdu ve halkın himmetiyle bunları yaptırdı. Kime yaptırdı? Kendisini hiçlemiş insanlara yaptırdı. Kendini sıfır görenlerin sol taraflarına bazen bir rakamı koydu, on oldu; bazen iki koydu, yirmi oldu; bazen üç koydu, otuz oldu; bazen dokuz koydu, doksan oldu; bazen bir sıfır daha koydu, dokuz yüz oldu. Allah’ın inayeti, tamamen sevk-i ilahî. Mü’minin kendisine zulmeden birisinin işini kolaylaştırması Allah’a karşı terbiyesizliktir. *Birileri Hizmet faaliyetlerini ve muvaffakiyetlerini çekemediler, hazmedemediler. Âcizane hep arz ediyorum: Haset bazen küfrün yaptırmadığını yaptırtır. Ne Türkiye’deki dil olimpiyatlarınızı hazmedebildiler ne de Türkiye’de yasak edince yirmi ülkede belki kırk yerde farklı şekilde aynı aktivitelerin icrasını sindirebildiler. Sindiremediler, çünkü enzim yoktur onlarda. O işin enzimi, iman-ı billah, marifetullah, muhabbetullah, zevk-i ruhânî ve iştiyak likâullah’tır. Bunların hepsi zirvede değilse, bu türlü şeyleri hazmedemezler. *Bir yerde Nemrutlar üzerinize geldiği zaman oradan çıkıp gidebilirsiniz; Hazreti İbrahim’in yoludur bu. Selefleriniz, seleflerinizin selefi öyle yapmıştır. Bu video 20/12/2015 tarihinde yayınlanan “Mihneti Zevk Edinmişlerin Yolu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
Thu, 01 Jun 2023 - 06min - 2105 - Şeffaf Hareket ve Anlatmaktan Bıkmamak | 14/05/2007
Soru: Gerçekten dünya barışından ve insanlığın saadetinden başka bir şey düşünmememize, siyasî, idarî ve dünyevî hiçbir gayeye bağlanmadan sadece Allah rızası için dine ve millete hizmet etmemize ve bunu yaparken de alabildiğine şeffaf davranmamıza rağmen hâlâ bazı insanlar tarafından suçlu muamelesine tabi tutulmamızı ve yer yer mercek altına alınmamızı nasıl değerlendiriyorsunuz? -Sizin ruh dünyanızdan ve değer ölçülerinizden haberdâr olmayanların ve hiçbir beklentiye girmeden millet için fedakarlık yapmayı hayat boyu hiç tatmayanların sizi anlamaları kolay değildir. (01.12) -Her şeye rağmen bize, asıl niyetimizi her fırsatta anlatmak, herkesle oturup kalkarak biricik hedefimizin Hak rızası olduğunu Ebu Cehil ruhlulara bile duyurmak ve doğrulara tercüman olmaktan asla bıkmamak düşüyor. (02.24) -80’li yıllara ait bir hatıra… (05.45) -Gerçekten o asıl hedefe bağlılığımız devam ediyor mu, yoksa ara sıra kaymalar mı yaşıyoruz? Bazı musibetler bu kaymalarımız sebebiyle yol bulup üzerimize geliyor olmasın!.. (08.34) -Biz şeffaf hareket etmeli, gizli-saklı bir şeyimiz olmadığını âleme göstermeli ve başkalarının yanlış yorumlarla farklı manalara çekeceği söz ve tavırlardan da uzak durmalıyız. (11.43) -Rasûl-ü Ekrem Efendimiz başına ne gelirse gelsin sadece kendi vazifesine bakıyor, üzerine düşeni yapıp neticeyi Cenâb-ı Allah’a bırakıyordu. (16.09) -Allah Teâlâ, Peygamber Efendimizi bütün şerirlerin şerlerinden muhazafa buyurdu; çizgisini koruyup peygamberâne bir tevekkül ve teslimiyetle vazifesini eda etmeye çalışan sevgi erleri de Allah’ın hıfz ü himayesine mazhar olacaklardır. (18.51)
Wed, 31 May 2023 - 23min - 2104 - Bir toplum özündeki güzellikleri değiştirmedikçe... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Mü’minler, tekvînî ve teşriî emirlerin mana, muhteva ve özünde bitevî derinleşmeli; böylece, değişimi daha bir olgunlaşma şeklinde anladıklarını ortaya koyarak iç içe inkişaflar gerçekleştirmelidirler. Ne var ki, kendi kimliklerinden uzaklaşma, farklı kültürlerin tesirlerinde kalarak başkalaşma ve içten içe çürüyüp öze yabancı bir hal alma anlamlarına gelen bir “değişim”den korkmalı; bu manadaki bir değişikliği bozulma saymalı ve kendilerini ondan korumak için farklı vesilelere sığınmalıdırlar. *Zira, böyle bir deformasyon, nimetlerin bütün bütün kesilmesine ve toplumun ilahî azaba uğramasına sebebiyet verebilir. Kur’an-ı Kerim, “Bir millet kendilerinde bulunan güzel ahlâk ve meziyetleri değiştirmedikçe Allah da onlara verdiği nimeti, güzel durumu değiştirmez.” (Enfal, 8/53); “Bir toplum özündeki güzellikleri değiştirmedikçe, Allah Teâlâ da onlara lütuf buyurduğu nimetlerini ve iyi hali tağyir etmez.” (Ra’d, 13/11) buyurarak bu hususa dikkat çekmektedir. *Evet, bir toplum, kendisine bahşedilen nimetlere mazhar olduğu andaki iman, marifet, safvet, samimiyet, azim, kararlılık ve hasbîlik gibi yüce hasletlerini yitirmedikten sonra, ilahî âdete göre o nimetlerin alınması ve o toplumun derbederliği asla söz konusu değildir. Ne var ki, dünden bugüne farklı farklı döneklikler olagelmiş; Cenâb-ı Hak da dönekleri götürüp yepyeni insanlar ve toplumlar getirmiştir. Şu ayet bu hakikati ifade etmektedir: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَلاَ يَخَافُونَ لَوْمَةَ لآئِمٍ ذَلِكَ فَضْلُ اللهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ “Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse, (bilsin ki), Allah öyle bir kavim getirecek ki, O, bu kavmi sever, onlar da O’nu severler. Mü’minlere karşı başları yerde, kâfirlere karşı ise onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler ve kınayanın kınamasından korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah, atâsı, ihsanı çok bol olandır ve her şeyi en iyi şekilde bilendir.” (Mâide, 5/54) Bu video 20/12/2015 tarihinde yayınlanan “Mihneti Zevk Edinmişlerin Yolu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
Wed, 31 May 2023 - 07min - 2103 - İlk gelen dinlerle dinimiz arasında ibadetlerde fark var mıdır? | Fethullah Gülen HocaefendiTue, 30 May 2023 - 03min
- 2102 - Bu tahribatı çeyrek asırdan evvel tamir edemezler! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Şekle ve surete takılıp kalma, günümüzde Müslümanları şekil ve suret Müslümanı haline getirdi. Siret olmadı, derinlik olmadı, kalbî ve ruhî hayat olmadı. Hususiyle günümüz İslam dünyasında, idare edenlerin icraatıyla öyle bir anlayış yayıldı ki, hırsızlık yapınca da Müslüman oluyor, rüşvet alınca da Müslüman oluyor, milletin hukukuna tecavüz edince de Müslüman oluyor, zulmedince de Müslüman oluyor, itibarına dokunanları ezince de Müslüman oluyor. Bu, Müslümanlık adına öyle korkunç bir tahribattır ki, size yeminle teminat veririm, Haçlılar’ın tahribatı bu kadar olmamıştır. *Çünkü o devirde inananlar, karşılarına çıkan kimselerin farklı bir anlayış ve farklı bir inanç taşımalarından dolayı onlara tavır aldılar. Dolayısıyla, Haçlılar böylesine bir deformasyona ve dejenerasyona sebep olamadılar. Onların karşısında Alparslan gibi kıvamlılar kıyam ettiler; Kılıçarslanlar, Melikşahlar, Nureddin-i Zengîler, Selahaddin’in amcası Şîrkûhlar ve Selahaddin Eyyubîler karanlık karşısında ışığın kıyamı gibi kıyam ettiler. Bu, karanlık karşısında ışığın başkaldırması, “Hayır, buraya kadar!” falan demesiydi. Fakat bugün Müslümanlıkla beraber bütün levsiyât ve mesâvî de olabilirmiş gibi bir telakki yayıldı. Bu sebeple İslam Dünyası’nda korkunç bir deformasyon ve dejenerasyon yaşanmaktadır. Hal-i hazırdaki tahribat çeyrek asırdan evvel tamir edilemez; meğer ki ekstradan bir inayet-i ilahiye ola!.. *En dahi ve en güçlü insanlar böylesine bir deformasyonu reforma ve bu tahribatı tamire kalksalar, Hazreti Pîr-i Mugân’ın “Asırlardan beri rehnedar olan bir kalenin tamiriyle mükellefiz.” buyurduğu o kaleyi tamir etmeye çalışsalar, inayet-i ilahiyeyi de yanlarına aldıkları zaman, çeyrek asırdan evvel bunu gerçekleştiremezler. İslam dünyasında tahribat işte bu derece korkunçtur. *Müslümanlık bir yönüyle münafıklık derekesine indirilmiştir. “Her mesâvîyi irtikâp edebilir, her meâsîyi irtikap edebilir fakat yine de halis, muhlis Müslümandır; onu şöyle-böyle sorgulayan insan da dinden çıkmıştır, kafirdir!” Böyle bir tarz-ı telakki, öyle bir deformasyon ve dejenerasyona sebebiyet vermiştir ki, şu bir buçuk milyara yakın İslam dünyası, himmetlerini inzimam ettirseler, Hac’da bir araya geliyor gibi bir araya gelseler, duygu ve düşüncelerini Ka’be mihrabından ifade etmeye kalksalar, nadide dimağlar ve yüksek fetanet erleri yetişse, onlar seslerini, soluklarını günümüzün teknolojisiyle dünyanın her tarafına ulaştırsalar, yine de hal-i hazırdaki bu tahribatı çeyrek asırdan evvel tamir edemezler. Meğer ki ekstradan bir inayet-i ilahiye ola!.. Bu video 20/12/2015 tarihinde yayınlanan “Mihneti Zevk Edinmişlerin Yolu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
Tue, 30 May 2023 - 07min - 2101 - Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-13 | Fethullah Gülen HocaefendiMon, 29 May 2023 - 52min
- 2100 - Bütün ülkelerin sultanlığını verseler! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
İman, İslam, belli ölçüde bir ihsan, küçük çapta da olsa bir ihlas, yüzde biri kadar bile bulunsa bir rıza mülahazası ve o kadarcık bir iştiyâk likaullah… Bunlar Cenâb-ı Hakk’ın öyle lütuflarıdır ki, bu dünyayı bütün cazip güzellikleriyle verseler, bunların onda birine tekâbül etmez. Değil bir ülke, bütün ülkelerin sultanlığını verseler, bu ihsanların onda birine karşılık gelmez. *Şekle ve surete takılıp kalma, günümüzde Müslümanları şekil ve suret Müslümanı haline getirdi. Siret olmadı, derinlik olmadı, kalbî ve ruhî hayat olmadı. Hususiyle günümüz İslam dünyasında, idare edenlerin icraatıyla öyle bir anlayış yayıldı ki, hırsızlık yapınca da Müslüman oluyor, rüşvet alınca da Müslüman oluyor, milletin hukukuna tecavüz edince de Müslüman oluyor, zulmedince de Müslüman oluyor, itibarına dokunanları ezince de Müslüman oluyor. Bu, Müslümanlık adına öyle korkunç bir tahribattır ki, size yeminle teminat veririm, Haçlılar’ın tahribatı bu kadar olmamıştır. Bu video 20/12/2015 tarihinde yayınlanan “Mihneti Zevk Edinmişlerin Yolu” isimli bamtelinden alınmıştır.
Mon, 29 May 2023 - 08min - 2099 - Mevlana’yı hem müslümanlar hem de kâfirler seviyor. Neden?
Hz. Mevlana gibi büyük bir insanı hakikaten kâfir de sevmeli, mümin de sevmeli, cin de sevmeli, şeytan da sevmeli. Mevlana, hem edebi, tasavvufi hem de tefekkür cephesi ile çok harikulade bir zattır, tesir sahası çok geniştir. İki çeşit Mevlana vardır. Bir dual Mevlana anlayışı karşısında mümin, hangi Mevlana’dan yana olduğunu çok iyi tayin etmeli.
Sun, 28 May 2023 - 05min - 2098 - Ölüm ansızın gelir! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi
Ölüm ansızın gelir 00:37 Hassas iradelerinizle, duyarlı şuurunuzla, irade insanı ve şuur insanı olarak yaşamaya bakacaksınız 01:51 Mümin ciddiyet insanıdır 03:05 “Benim rahmetim, gazabımdan çok öncedir” 04:35 Ölüm ansızın gelir ve kabir amel sandığıdır 06:48 Günahın, kötülüğün en küçüğüne dahi vize vermeme 07:09 Günahlara kapılar sürmeli olmalı 07:54 Helal dairesi keyfe kâfidir, harama girmeye lüzum yoktur
Sat, 27 May 2023 - 08min - 2097 - ''Kadere Razı Gelen Mısır'a Sultan Olur'' - DÜNDEN BUGÜNE KUTUP YILDIZLARI
Asırlardır yaşanmış sırlı bir yolculuk, her dönem ve herkese kendi konumuna göre iz düşüm yaşatır. Çocuklukta, gençlikte ve olgunlukta çeşitli merhalelerden geçen insanlık, sabırla, iffetle ve ferasetle asli vazifesini ihmal etmezse, zirvelerde dolaşmaya namzettir. Hakiki bir iman, güçlü bir irade ile buluşursa aşamayacağı hiçbir engel olamaz Allah'ın izniyle
Fri, 26 May 2023 - 49min - 2096 - Çok yakın bir gelecekte! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Muhalif rüzgârlar karşısında sarsılmadan, eğilmeden, devrilmeden yola devam etmek lazım. İnşaallah siz sarsılmadınız, eğilmediniz, devrilmediniz. Sizi eğmeye, devirmeye, yıkmaya çalışan kimseler, sizi kendilerine benzettiler, korkuttukları zaman dağılıp kaçacağınızı zannettiler. Vâkıa savrulan bazı kimseler oldu, onlar zaten iğreti duruyorlardı. Fakat Allah’ın izni ve inayetiyle, sizi bir yerde sıkıştırdılar, siz tohumlar gibi dünyanın değişik yerlerine saçıldınız; kuvve-i inbâtiyesi çok yüksek olan yerlerde geleceğin başaklarının tohumları oldunuz. Çok yakın bir gelecekte, dünyanın dört bir yanında, İslam’ın evrenselliğine uygun, o tohumlar başağa yürüyecek; o fideler çınar olmaya, selvi olmaya yürüyecek; ser çekecek, dal budak salacak, meyvelerle salınacak; bugün sizin yaptığınız şeylerle dünyanın yüzü gülecek, insanlık ütopyalarda aradığını sizin bugün yaptığınız o hizmetin sonucunda görecek. Dünyevîler, dünyaya tapanlar, sizi değişik ad ve unvanlarla karalamaya çalışanlar bunu anlamasalar bile!.. Zaten anlayamazlar… Karanlığa kilitlenmiş, güneşe sırtını dönmüş, Allah’tan kopmuş, Peygamber’den uzaklaşmış kopuklar anlamasalar bile her şeyi anlayan, bilen bir Zât var; O mutlaka sizi beklediğinizin çok çok üstünde ihsanlarla lütuflandıracak. Şeytana tâbi olmuş kimselerden yalan, iftira ve entrikadan başka bir şey beklemeyin!.. *“Ne dünyadan safa bulduk, ne ehlinden recâmız var / Ne dergâh-ı Huda’dan maada bir ilticamız var.” (Nef’î) Ezseler de, üzseler de, yaralasalar da, değişik iftiralar atsalar da, uçaklar icat etseler de, yalancı biletler icat etseler de, bir yerden başka bir yere kaçıyor gibi gösterseler de, olmadık yalanlarla değişik senaryolar oluştursalar da, telefonlarla falana filana emir veriyormuş gibi “Filanın hakkından gelin!” dedirtseler de, bir dönemde belli şekilde kullanıp mesâvîler irtikap ettirdikleri bazı kimseleri muratları hasıl olduktan sonra partal eşya gibi kaldırıp bir kenara atsalar da.. dergâh-ı Huda’dan maada bir ilticamız yok!.. Böyle davransalar ve bunların senaryolarını yapsalar bile şeytana tâbi olmuş insanlardan başka şey beklemeyin. *Allah’a tâbi olan insanlar, insanların bu zaaflarını bilmelidirler. Hazreti Rasûl’e tâbi olan insanlar, O’nun yolunda olmalı fakat aynı zamanda şeytana tâbi olan kimselerin öyle diyeceklerini, öyle düşüneceklerini, öyle kararlar vereceklerini, öyle çığırtkanlık yapacaklarını da nazardan dûr etmemelidirler. Bir mü’min bir delikten bir kere ısırılır. Hüsn-ü zannınıza yenik düştünüz, yılanlar tarafından ısırıldınız! Bir kere ısırılma aklınızı başınıza getirdiyse, inşaallah bir daha ısırılmazsınız. Allah inayetini, riayetini, kilâetini eksik etmesin sizden!.. Vesselam!..
Fri, 26 May 2023 - 06min - 2095 - Gerilimin kaybolmaması için okumaya çok önem verme mecburiyetindeyiz.
*Arkadaşlarımız mutlaka bir şeyler okuyacaklar. Kendilerini Ameliyat-ı Fikriye’ye götürecek; ruhta, kafada bir ameliyat yaptırtabilecek şeyler okuyacaklar. Allah kâinat kitabını sayfa sayfa önümüze sermiş. Bunu anlamayız diye nebiler göndermiş, bu Kitab-ı Ahkem-i’yi muhkem olan Kuranı ile bize anlatmış. Aradan zaman geçti, peygamberin sesi soluğu uzaktan duyulmaya başlayınca, bunlar duymaz demiş ve mücedditler göndermiş. Gelen herkes Kuran-ı Kerim’i soluklarıyla soluklamış ve bunu yeniden bize duyurmuş. *Kuran yeni yeni kitaplar haline gelmiş; şerhiyle, tefsiriyle elimize verilmiş. Kainat kitabını okuyarak fikir istikametinde bir fikir operasyonuna gitmek lazım. Düşüncede daima yenilikleri takip etmek lazım. Her gün kalbimizde iman peteğine yeni ballar göndermek lazım. Ballar balı da Yunus’un diliyle böyle bulunur. Onu bulacak ve her şeyden kurtulacağız. Gerilimin kaybolmaması için okumaya çok önem verme mecburiyetindeyiz.
Thu, 25 May 2023 - 01min - 2094 - Bu hizmette, yalnız Cenâb-ı Hakk’ın rızası olmalı! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Ben neye müteveccihim, onlar beni neye müteveccih görüyorlar ve gösteriyorlar!” der. *Günümüzün o kadar çok körü, sağırı, kalbsizi var ki, mabedde başını yere koyarken bile hakikati göremiyor. İhsan ruhundan habersiz.. ihlas ruhundan habersiz.. iştiyak likaullahtan habersiz… Sadece kendilerine iliştiğiniz zaman, kovanına ilişilen arıların birden hücum edip sokmaya kalkışmaları gibi, balını kaptırmamak üzere harekete geçip saldırıyorlar. Ballar balını bulamamış, “Ballar balını buldum kovanım yağma olsun!” (Yunus) duygusunu hiç tatmamış zavallılar, hemen sizi sokmaya kalkıyorlar. “Bunları sokar, zehirler, öldürürsek, dünya bütünüyle bize kalır. Şayet onlara hakk-ı hayat tanımazsak, onları tenkile uğratır, tehcir eder, ibâdede (kökten kazımada) bulunursak, dünya bütün hezâfiriyle, göz kamaştırıcı güzellikleriyle bize kalır.” diyorlar. Hâlbuki gönlünü dünyaya kaptıran, “dünya” deyip oturan “dünya” deyip kalkan kimseler ahiret adına bütün azıklarını dünya hesabına kullanmış ve gidecekleri mezara zâdsız zahîresiz gitmiş olurlar. Sizi bir yerde sıkıştırdılar ama siz dünyanın değişik yerlerine saçıldınız, geleceğin başaklarının tohumları oldunuz!.. *Yaptığınız her şeyde ihlasa yapışır, Allah’ın rızasını gözetir ve O’na iştiyakla başka şeylerden kalbî alakanızı kesmeye çalışırsanız, çok iyi bir şeyi avlamış sayılırsınız. Hazreti Üstad bu hakikati ne güzel ifade eder: “Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı. Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Onun için, bu hizmette, doğrudan doğruya, yalnız Cenâb-ı Hakk’ın rızasını esas maksat yapmak gerektir.”
Thu, 25 May 2023 - 05min - 2093 - En Önemli Vazife | 07/05/2007
Soru: Allah’ın adının gönüllere nakşedilmesi ve İslam dininin şanına uygun bir şekilde başkalarına da anlatılması diyebileceğimiz “i’lây-ı kelimetullah” vazifesinin diğer farz ibadetlerin önüne geçtiği dönemler var mıdır? Bu vazife, sadece belli şahıslarla mı alâkalıdır; yoksa mesleği ne olursa olsun ferden ferdâ herkesin omuzundaki bir mesuliyet midir? -İyiliği emredip kötülükten sakındırma ve dinî hakikatleri anlatıp onları güzelce temsil etme vazifesi günümüzde farzlar üstü bir farzdır. (01.13) -Fazilet hissinin kaynağı Allah sevgisi ve O’ndan cüdâ düşme korkusudur. (02.37) -Bugün biz imanın gönülde hasıl ettiği heyecanı derinden duymaya muhtacız ve o heyecanı bütün kalblere duyurma sorumluluğuyla karşı karşıyayız. (05.57) -İslam, zorlama ile kabul edilen (mükreh) imanı makbul saymadığı gibi, cebr u şiddetle yaptırılan işleri de onun ruhuna aykırı bulmuştur. (11.31) -İman hizmetinden el çekmenin ve irşad vazifesini başkalarından beklemenin bir mazereti olabilir mi? (12.26) -Allah’ın dinine hizmet etmek O’nun sıyanetine girmenin en önemli vesilesidir. (16.25) -Zirvedekilerin hasmı şeytanların en büyükleridir. (18.54)
Wed, 24 May 2023 - 23min - 2092 - Dünyaya, dünya kadar; ukbâya da ukbâ kadar! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Hak ve hakikatlere tercüman olmaktan daha büyük bir vazife yoktur; o, dünyada yüz tane imparatorluk kurmaktan çok daha önemlidir. Hem zaten sizin böyle pes bayağı şeylere karşı teveccühünüzün olduğu/olacağı kanaatinde değilim. Biz dünyayı Zât-ı ulûhiyete ve Esmâ’sına bakan yönüyle öper başımıza koyarız; ahiretin mezrası ve koridoru olması yönüyle öper başımıza koyarız. Fakat dünyanın hevâ-i nefsimize, bedenimize, garîze-i beşeriyemize, cismaniyetimize, hayvaniyetimize, tûl-i emelimize, tevehhüm-ü ebediyetimize bakan yönleriyle “Dünya bir cife, bir pislik yığınıdır. Onun arkasından koşanlar da sadece kilâbdır (köpeklerdir)!..” beyanını esas alırız. *Alvarlı Efe Hazretleri der ki: “Öyle bir dildâre dil ver, eyleye dilşâd seni / Öyle bir dâmeni tut ki, ede ber-murâd seni!” Yani, öyle bir sevgiliye gönül bağla ki, gönlünü şâd etsin. Öyle bir eteğe yapış ki, seni muradına erdirsin. Öyle birine talip olmalı ki, sizi olmazlara, ulaşılmaz zirvelere ulaştırsın. “Az ağrı, âsân ölüm, tekmil iman, Kur’an; akıbet Firdevs-i Cinân ve rü’yet ü Rıdvan.” *Cennetin binlerce sene mesudâne hayatı bir dakika rüyet-i cemaline mukabil gelmeyen Hazreti Cenâb-ı Hakk’ın mübarek rü’yetine, rızasına ve Rıdvan’ına müteveccih olan insanlar, başka teveccüh aramaktan vazgeçmeliler, vazgeçerler. Görmezler dünyayı, buğulu görürler onu. Dünya bütün parlaklık, ihtişam ve debdebesiyle görünse de flulaşır onların nazarında, renk kaybeder, belki de hiç görmezler onu. Erzurumluların ifadesiyle, “Az ağrı, âsân ölüm, tekmil iman, Kur’an; akıbet Firdevs-i Cinân ve rü’yet ü Rıdvan.” Buna kilitlenmiş bir insanın etrafından altın, gümüş, zebercet saçılsa, o dönüp bakma lüzumunu duymaz; belki “Allah Allah, ne kadar komik insanlar bunlar! Ben neye müteveccihim, onlar beni neye müteveccih görüyorlar ve gösteriyorlar!” der.
Wed, 24 May 2023 - 07min - 2091 - Allah kainatı yaratmadan önce ne yapıyordu? | Fethullah Gülen HocaefendiTue, 23 May 2023 - 02min
- 2090 - Dünyaya tapanların çağı! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 27/12/2015 tarihinde yayınlanan “Dünyaya Tapanların Çağı” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Günümüz ve çağımız dünyayı ahirete tercih edenlerin çağı. Camidekinin derdi de o, Kabe’ye gidenin derdi de o, Arafat’ta el kaldırıp yalvaranın derdi de o: “Dünyada bana şunu ver, şunu ver, şunu ver!..” Seslerine kulak verin, dinleyin; yanan yüreklerle Allah’a teveccüh var mı?. “Gönülden” demekle gönülden olmaz; “gönülden demek”le gönülden olur. Aşk, heyecan ve marifetin ses çıkarıcı bir mızrap gibi kalbe inmesi, o kalbin iniltisinin dil ve dudakla seslendirilmesi, yüreği çatlatacak bir hava içinde cehennemi söndürecek tek iksir olan gözyaşlarının ceyhun edilmesi ve bu hissiyatla “Allahım Sen.. Sen.. Sen!..” denmesi esastır. “Evlad u ıyâlim.. çocuklarım.. torunlarım.. ikbâlim.. istikbâlim.. geleceğim.. yalılarım.. yatlarım.. makamım.. mansıbım.. payem.. alkışlanmam.. kabul edilmem.. parmakla gösterilmem!..” Bu mülahazalardan bir tanesi o kulluğun içine, o Müslümanlığın içine katıldığı zaman, koskocaman, belki dünya hayatı çapındaki bir zülal bir yönüyle zehir haline getirilmiş, kirletilmiş ve tesiri kaybettirilmiş olur. *Fakat ne acıdır ki, bu çağ, dünyaya tapanların çağı.. bilerek dünya hayatını ahiret hayatına tercih edenlerin çağı.. camiden Kabe’ye, oradan Mina’ya, Müzdelife’ye ve Arafat’a kadar!.. Bütün kulluğu kirletecek şekilde dünyaya birinci sırada yer vermek, onu birinci tercih yapmak hafizanallah bu çağın vebadan, taundan, cüzzamdan, AIDS’ten daha tehlikeli bir hastalığıdır; o virüs kime musallat olursa, onu yere serer.
Tue, 23 May 2023 - 06min - 2089 - Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-12 | Fethullah Gülen HocaefendiMon, 22 May 2023 - 48min
- 2088 - Hz. Muhammed hürmetine bizi de affet! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 27/12/2015 tarihinde yayınlanan “Dünyaya Tapanların Çağı” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Allah Rasûlü, gaye ölçüsünde bir vasıtaydı, bir vesileydi; fakat O kendisini sıradan bir insan gibi görüyordu. Sadece vazifesi üzerinde hassasiyetle duruyordu; çünkü Allah O’na “Ey (şanı çok yüce, o en büyük) Rasûl! Rabbinden sana her ne indirilmişse onu eksiksiz tebliğ et! Eğer böyle yapmazsan risalet (elçilik) vazifeni yerine getirmemiş olursun. Allah, seni bütün insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu (senin aleyhindeki) hedeflerine ulaştırmaz.” (Mâide, 5/67) diyordu. Farzımuhal tek bir emri tebliğ etmemesi, vazifeden kaçma, askerlikten firar etme demekti. Dolayısıyla hassasiyetle onun üzerinde duruyor; “Vazifem, mesuliyetim, sorumluluğum!” diyor, onu vurguluyordu. *Kâdı Iyaz hazretleri, Hazreti Âdem’in tevbesini ve o tevbenin kabulünü şöyle bir tablo ile resmeder: Dergâh-ı İlâhîden uzaklaştırılması Hazreti Âdem’i o kadar üzmüştü ki, tam kırk sene mahcubiyetten başını kaldıramadı; dua dua yalvardı, gözyaşlarını ceyhun etti. Nihayet Cennet’ten aklında kalan bir hatıra onda yeniden dirilme ümidini şahlandırdı. Hazreti Âdem, henüz Cennet’te iken, Cennet kapısında gördüğü bir levhayı seyre dalmıştı. Levhada “Lâ ilâhe illallah Muhammedün rasûlullah” yazıyordu. Cennet’in girişi bu cümle ile süsleniyordu. Adetâ “Muhammed” ismi, birden Hazreti Âdem’in karşısında temessül etti. “Allahım beni Muhammed hürmetine affet!” dedi. Cenâb-ı Hak, “Sen O’nu nereden biliyorsun?” buyurunca, Hazreti Âdem: “Arş-ı A’zam’da Senin mübarek adının yanında O’nun isminin yazılı olduğunu görmüştüm. Bundan anladım ki, nezd-i ulûhiyetinde teklifsiz biri varsa o da o Zât’tır.” cevabını verdi. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, Hazreti Âdem’i affedip kurb-ı huzuruna kabul buyurdu.
Mon, 22 May 2023 - 06min - 2087 - Dünya Dışında Yaşayan Başka Canlı Var mı?
Dünya yüzünde yaşayan insanlardan başka insan var mı? 00:43 Varlığını müdafaa da var, yokluğunu iddia da var bu mevzuda 03:30 Hiçbir ilim adamı, hiçbir astronom bu mevzuda kesip atıp bir şey söyleyemez 04:44 İnsanlar hiçbir zaman o âlemle ittisal kuramazlar 05:42 Küre-i Arz’ın canlının yaşamasına müsait bulunduğu hale gelmesi için o kadar çok şart lazım ki 07:49 Canlının meydana gelmesini izah edememişiz biz daha bugüne kadar 08:07 Kimya hanelerde İlm-i Kimya, bir canlı meydana getirmeden acizdir
Sun, 21 May 2023 - 09min - 2086 - Batıl yolla hak neticeye varılamaz
Batıl yolla hak neticeye varılamaz 00:30 Her hak maksadın her vesilesi hak olmaz 01:22 Müminin hedefi meşrudur, hedefi mukaddestir 03:44 Hak bir neticeye batıl yollarla varılamaz 05:59 Allah (c.c) Sultan Mahmut’u bir zaman sakladığı gibi bu milletin nüvesini sakladı, korudu 06:45 Cihanın sizin sesinize ve soluğunuza ihtiyacı var 07:13 Kendi hüviyetinizle var olarak kendinizi ispat edeceksiniz
Sat, 20 May 2023 - 08min - 2085 - Biraz daha diş sıkmak lazım
*İmana ve Kuran’a müteallik meseleler bizim ana meselemiz. Bunlara ihtimam gösterilmesi gereken en hayati meselemiz nazarıyla bakacağız. Bir tavuk altına 40 yumurta koysanız kanatlarını açacak ve hiçbirini zayi etmeden, 20 gün sonra civciv çıkarmak için elinden gelen her şeyi yapacak. İnleyecek, yatıp kalkıp dönecek ve belki de şuuru olsa kanatları ile ihata edemediği, kavrayamadığı için bana niçin bu denli zahmet veriyorsunuz diyecek. Ben size hep böyle bakmak istedim. Kendisine tevdi edilen işin altında ezilmiş insan değil, bir kuluçka gibi yumurtalardan civciv çıkaracağım diye döne döne bir gün ölmüş olarak bulacağınız şekilde baktım. Yumurtalardan civciv çıksın da ben gidersem de olsun, zararı yok. *Eğer bugün varsa ve eğer bugün tülleniyorsa o günkü samimiyet üzerinde tülleniyordur. Size de böyle bir samimiyet ve içtenlikle, bu kadar sıcaklıkla, hasbîlikle, yaşatma ve diriltme arzusuyla kendini helak edecek nazarıyla baktım. Bakmaya da devam edeceğim. 50 defa o fecirlerle Fecr-i Kazip diye aldansam da bakmaya devam edeceğim. *Siz kadın erkek bu ölçüde hiçbir zaman ne beni ne de başkalarını aldatmadınız. Allah sizinle hizmete, Kuran’a ve imana çok şey kazandırdı. Biraz daha diş sıkmak lazım. Dünyanın sizin sunacağınız mesaja ihtiyacı var. Dünyanın böyle bir beslenmeye ihtiyacı var.
Fri, 19 May 2023 - 06min - 2084 - O’nunla münasebeti kavi tutmak lazım! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 27/12/2015 tarihinde yayınlanan “Dünyaya Tapanların Çağı” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Türkçe de söyleyebilirsiniz Arapça da; aynı mazmun çerçevesinde daha başka hususlar da katabilirsiniz; fakat bütün istekleriniz şu noktada temerküz etmeli: اللّهُمَّ تَوَجُّهَكَ وَنَفَحَاتِكَ وَأُنْسَكَ وَقُرْبَكَ وَمَعِيَّتَكَ وَحِـمَـايَـتَـكَ وَرِعَايَتَكَ وَكِـلَاءَتَـكَ وَنُـصْـرَتَـكَ وَحِفْظَكَ وَحِصْنَكَ الْحَصِينَ وَحِـرْزَكَ الْحَصِينَ وَالنُّـصْـرَةَ عَلَى أَعْدَائِنَـا مِنَ الْإنْسِ وَالْجِنِّ وَالْغُولِ وَالْغُولَةِ وَالسَّاحِرِ وَالسَّاحِرَةِ وَخَالِصَ الْعِشْقِ وَالْإشْتِيَاقِ اِلَى لِقَائِكَ وَاِلَى لِقَاءِ حَبِيبِكَ وَأَحِبَّائِكَ أَبَدَ الْآبِدِينَ وَدَهْرَ الدَّاهِرِينَ “Allahım, sevgi ve rahmetle bize teveccüh buyurmanı; ilâhî nefhalarınla, ötelerden esintilerinle gönlümüzü şâd kılmanı; dostluğun, yakınlığın ve yüce şanına yaraşır şekildeki beraberliğinle bizi yalnızlıklardan kurtarmanı; vekilimiz olarak bizi gözetip kollamanı, hıfz u sıyanetinle korumanı, aşılmaz manevî kalelerinin ve sağlam sığınaklarının içine almanı; yardımınla destekleyip insanlardan, cinlerden, türlü türlü habis ruhlardan, erkek veya kadın sihirbazlardan olan düşmanlarımıza karşı zafere ulaştırmanı diliyoruz. Her şeyden öte Zâtına karşı gönülden aşk u alaka, Sana kavuşma iştiyakı, Habîbine (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve sevdiklerine vuslat arzusu talep ediyoruz. Bunları ebedî, zaman üstü, zamanı aşkın olarak istiyoruz.” *Cenâb-ı Hakk’ın lütufları karşısında aklımıza “Bir şeyler yaptık” mülahazası geldiği zaman hemen o düşüncenin başını “mâ abednâ”, “mâ arefnâ”, “mâ hamidnâ”, “mâ şekernâ”, “mâ sebbahnâ” (İbadetin, marifetin, hamdin, şükrün, tesbihin hakkını veremedik!) duygusuyla ezmeliyiz. “Ey ibadete layık yegâne Ma’bud, Sana hakkıyla ibadet edemedik!.. Ey bütün mahlûkat tarafından bilinen Rabbimiz, Seni bilinmesi gereken ölçüde bilip tanıyamadık!.. Ey her dilde meşkûr olan Rabbimiz, Sana gereğince şükredemedik! Ey yerde ve gökte her varlık tarafından adı anılan ve tesbih edilen Rabbimiz, şanına lâyık zikr u tesbihi yapamadık!” deyip O’na gerektiği gibi kullukta bulunamadığımızı, O’nu hakkıyla bilemediğimizi, ululuğu ölçüsünde zikredemediğimizi ve şükür vazifesini tam yerine getiremediğimizi avaz avaz ilan etmeliyiz. *O’nunla münasebeti kavi tutmak lazım. Dünyanın cazibedar güzellikleri baş döndürebilir. Hatta inanıyor gibi görünen insanlar bile bütün kalbleriyle dünyaya bağlı olabilirler. Hafizanallah, dünyayı seviyor, onu her şeye tercih ediyor ve bu açıdan da yanılıyor olabilirler. Yanılmamanın yolu, günde yüz rekât namaz kılsak ve yüz bin defa tesbih u takdis u tebcil u takdirde bulunsak da yine vazifemizi yerine getiremediğimize inanmamızdır. “Senin hakkını eda edemedik ey Mabûd-u Mutlak, ey Maksud-u bi’l-istihkak!” hissiyle dolu olmamızdır. Belki böyle bir mülahaza, rahmet-i ilahiyeyi harekete geçirerek bizim kulluk adına bıraktığımız boşlukları da doldurur ve öbür tarafta çok önemli, tam, hatta etemm teveccühlere mazhar oluruz. “Onlar dünya hayatını bile bile âhirete tercih ederler.”
Fri, 19 May 2023 - 09min - 2083 - '' Yusuf Beklentisi '' - DÜNDEN BUGÜNE KUTUP YILDIZLARI
Yusuf gibi kalmak, Yusuf gibi olmaktan geçer. Komplolar kurulsa bile kimsenin aleyhinde olmamak, Yusuflar’a has bir keyfiyet. Bazen kutsi yolculuklar, bir rüya ile başlar. Maddi olarak ne varsa kaybedersin bu sırlı yolculukta. Ama pak olan ruhuna toz dahi konduramazlar. Bütün insanlığın ortak olarak yaşadıkları imtihanları yaşarsın tek başına. Ancak Yusuf gibi olursan üstesinden gelebilirsin bu zorluklardan. Her zamankinden daha çok Yusuf beklentisi var günümüzde. Belki yüzlerce binlerce on binlerce yusuflar yetişiyor şu anda kim bilir nerelerde.. “Sen Yusuf olmalısın Allah seni üstün kıldı bize” diyeceklerdir belki de yakın bir gelecekte..
Thu, 18 May 2023 - 51min - 2082 - Herkesin bir kemâlât arşı vardır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 03/01/2016 tarihinde yayınlanan “İman Zaafı ve İslam’ın Gurbeti” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... İlâhî esrâra âşina olanlar, kendi ruh aynalarının kabiliyeti nisbetinde varlığı temâşâ ederken kâh İmam Rabbânî hazretleri gibi “şühûd”dan bahsederler, kâh Muhyiddin İbn-i Arabî hazretleri gibi “vücûd” mülahazalarını seslendirirler. Herkesin bir kemâlât arşı vardır ve herkes istidadı ölçüsünde zirvelere yükselir. “Herkesin istidadına vâbestedir âsar-ı feyzi / Ebr-i nisandan sadef dürdâne, ef’î semm kapar.” (Anonim) Herkes vicdanının enginliği ve inkişafı ölçüsünde esrâr-ı ilahiyeyi farklı şekilde duyar ve zevk eder. İmam Rabbânî hazretleri “Ben vücud rasathanesini çok gerilerde bıraktım, geçtim onu!” der. Bir başkası mesela Hazreti Bediüzzaman ise, “Ben o şühûd mertebesini de çok gerilerde bıraktım, geçtim; asıl meslek gayba imana bağlı sahabe mesleği ve Kur’an yoludur!” diyebilir. *Çokları “istidat ölçüsünde inkişaf” meselesini değişmez bir kural gibi yorumlar; insanın kabiliyet çeperini aşamayacağını düşünür ve meseleyi sadece yetenekten ibaret görürler. Cenâb-ı Hakk’ın âdiyât üstü tasarrufları hesaba katılmazsa bu düşünce doğru gibidir; ne var ki her varlığın kendi istidadıyla kayıtlı bulunmasının yanı sıra, Mevlâ-yı Müteâl’in bir ihsan-ı ilahî olarak bahşedebileceği lütuflar da her zaman söz konusudur. Bu düşünceyle, “Allahım, bize bizi aşan istidatlar ve o istidatlarda inkişaflar ver!” diye dua ediyoruz. Allah’ın izin ve inâyetiyle istidatların aşılabileceğine, yetenek ve kabiliyetlerin geliştirilebileceğine inanıyoruz.
Thu, 18 May 2023 - 09min - 2081 - Rüyalar ve Yorumları | 30/04/2007
Soru: Bazı kimseler rüyaya, yakazaya, tevafuklara, keşf ü kerâmete çok açık oluyorlar. Daha gözlerini yumar yummaz adeta metafizik alemlerle münasebete geçebiliyorlar. Bazıları bunları şekerleme türünden birer ikram-ı ilâhî olarak kabul edip ketmederek adeta geçiştirirken bazıları da rüya ve yakazalara haddinden fazla değer atfedebiliyorlar. Bunları ifrat ve tefritlere girmeden değerlendirmede istikamet çizgisi nasıl olmalıdır? -Rüyada görülen hemen her şey birer semboldür; onların Kur’an ve hadis çerçevesinde te’vil edilmeleri gerekmektedir. (01.07) -Bazı kimseler maneviyâta açık olur; bu açıklığı da kültür ortamı besler ve o istidadı ortaya çıkarır. (03.26) -İnsan sürekli “Allahım ne olur, bana istidadımı aşkın bir marifet ufku nasip eyle” der ve bunu gönülden isterse, Cenâb-ı Hak bu yakarışı kat’iyen boşa çıkarmaz. (05.30) -Tevafuklar, Allah Teâlâ’dan bilinmeli ve insan onlardan dolayı kendisine asla pay çıkarmamalıdır. (08.15) -Bu rüyalar, bu yakazalar, peşi peşine gelen bu tevafuklar mekr-i ilâhî olmasın! Bunlar ya birer istidrac ise… (10.59) -Şeytan gönlünüze bir yalanı ilka etmek için size yüz tane doğru gösterebilir ama sonra sizi o yalanına mutlaka inandırıp başaşağı getirebilir. (14.24) -Bizim için esas olan Kitap ve Sünnet gibi temel referanslardır; rüya, yakaza, keşif ya da kerâmet sübjektiftir ve herkesi bağlayıcı değildir. (15.37) -“Ne olur Allahım, bana keşf ü kerâmet verme; Abdülkadir Geylanî hazretlerinin ayağına paspas olurum ama bana Abdülkadir Geylanîlik de verme. Ben sana sıradan bir kul olmak ve hep düz zeminde kalmak istiyorum!” (16.45) – Kayma ihtimali olmayan bir zeminde durmayı tercih edin!.. (17.35) -Ashab-ı Kirâm’ın peşine düştüğü en büyük pâye nedir? (19.09) -Kazanma kuşağında kaybetmemek için mebdede de müntehada da teyakkuz ve temkin insanı olmak lazım. (20.17)
Wed, 17 May 2023 - 25min - 2080 - Sen Bilin Allahım! M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 03/01/2016 tarihinde yayınlanan “İman Zaafı ve İslam’ın Gurbeti” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *Günümüzde, Müslüman göründükleri halde münafık gibi davranan kimseleri, kâfirden daha tehlikeli buluyorum. Yalan söyleme, Müslümanlığı hakiki hüviyetiyle temsil eden insanlara iftirada bulunma, “Beni arkamdan hançerlediler” deyip din-i mübin-i İslam’ı dünyanın dört bir yanına götüren insanlara her gün ayrı bir bühtanla çamur atma… Bunlar o kadar korkunç şeylerdir ki, zannediyorum, koyu kâfir olanlar din-i mübin-i İslam’a bunları yapanlar kadar ihanet etmemişlerdir. *Liyakatleri bulunuyorsa, istidatları varsa ve murad-ı sübhanî de o istikametteyse, Cenâb-ı Hak en yakın zamanda onları da hak ve adalete hidayet buyursun, kalblerine merhamet ve yumuşaklık versin. “Allahümme leyyin kulûbehum – Allahım onların kalblerini yumuşat!” şeklinde hep dua ettiğimiz üzere, Allah onlara lüyunet (kalb yumuşaklığı) versin ve Müslümanlığa yürekten sahip çıkmış Hizmet insanlarını onlara sevdirsin. Şayet buna liyakatleri yoksa, bir yönüyle kirlenmişlerse, hakikati parçalamış, onu hüviyet-i asliyesinin dışında değişik şekillerde yorumlamış ve farklı göstermişlerse, ne yapalım, o halde bize şöyle demek düşüyor: “Allahım, o zaman bu insafsız nâdânları Sana havale ediyoruz!..” Anadolu’da bazı yerlerde kullanılan ifadeyle diyelim: “Sen bilin Allahım!..”
Wed, 17 May 2023 - 07min - 2079 - Kadının ilk eşi ölür yine evlenirse hepsi Cennet'e giderse ne olur? | Fethullah Gülen HocaefendiTue, 16 May 2023 - 02min
- 2078 - Ahirete, ahiret kadar değer verilmeli! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 03/01/2016 tarihinde yayınlanan “İman Zaafı ve İslam’ın Gurbeti” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *İnsanlarda dinî duygu ve düşünce, öncelikle telkinle başlar, sonra da taklitle benimsenir ve yaşanmaya devam eder. Belki hepimizin mebde-i hayatına inilse, çocukluk dönemine gidilse bir ilmihal bilgisi mahiyetinde Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe ve kadere imanın yanında kelime-i şehâdet getirmek, namaz, oruç, zekât ve hac gibi dinin temel rükünlerinin bizlere telkin edildiği, bizim de onları taklitle alıp zamanla benimsediğimiz görülür. Usûlüddin uleması (kelâmcılar), bu şekilde taklitle kazanılan inancın bile insanı kurtaracağını söylemiş ve bunu ıstılahî ifadesiyle, “Taklidî iman makbuldür.” şeklinde ifade etmişlerdir. Fakat her ne kadar böyle denmiş olsa da, inkâr ve dalâlet fırtınaları karşısında imanın ayakta kalabilmesi için taklitle benimsenen bu mülâhazaların, daha sonra altlarının doldurularak sağlam bir blokaja oturtulması ve içte hazmedilip sindirilmesi gerekir. Zira taklit, nazarînin başlangıç noktası olarak mebdede bir vazife eda etse de, onunla elde edilenlerin kalıcı hâle gelmesi tahkikle mümkündür. *Belki günümüzdeki bu iman zaafının, Allah’tan kopukluğun ve Efendimiz’den (sallallâhu aleyhi ve sellem) fersah fersah uzak bulunuşun arkasında bu taklit vardır. Bu açıdan da evvela imanın amelle, nazarî bilginin aksiyonla takviye edilmesi lazımdır. Sonra ikinci derecede, yaptığı amelleri şuurluca yapmak gelir. Bunun üzerinde ısrarla durmak lazımdır. Şayet iman, marifetle taçlandırılmazsa, insan yol yorgunluğundan kurtulamaz; sürekli imanı heceleyip dursa da onun semerelerine ulaşamaz. *Evet, iman, “vicdan kültürü” şeklinde de ifade edebileceğimiz marifet ile taçlandırılmalıdır. Ondan sonra bir aşk ve Allah’la münasebet dönemi gelir. Biliyorsanız, O’nu çok seversiniz. Bilen sever; bilmeyen sevemez. İyi biliyorsanız, içinizde O’na mülâkî olma iştiyakına kadar meseleyi götürebilirsiniz. “Bütün benliğinle ahirete yönel ve ahirete, ahiret kadar değer ver! Ehh bu arada dünyadan nasibini de unutma!..” *Dünyaya dünyalığı ahirete de ebedîliği ölçüsünde teveccüh etmek lazımdır. Nitekim Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللهُ الدَّارَ اْلآخِرَةَ وَلاَ تَنْسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا “Allah’ın sana verdiği her şeyde âhiret yurdunu ara; ehh bu arada dünyadan da nasîbini unutma!” (Kasas, 28/77) Bu âyet-i kerimede Kur’ân, “Ahiret yurdunu ara” derken “ibtiğâ” fiilini kullanıyor ki bu, “Bütün benliğinle ahirete yönel ve ahirete, ahiret kadar değer ver!” demektir. Bundan da anlaşıldığı üzere, ahiret için bütün imkânlar seferber edilmeli, dünya için de “nasibi unutmama” esasına bağlı kalınmalıdır. *İnsanlar çok kitap okuyabilirler, çok kitap yazabilirler, belki çok güzel şeyler de konuşabilirler. Fakat imanlarını marifetle taçlandırmamışlarsa, marifetlerine muhabbet sorgucu takmamışlarsa, muhabbetlerini aşk u iştiyaka çevirememişlerse, bu mevzuda bir “Hel min mezîd – Daha yok mu?” kahramanı olarak yaşamamışlarsa, bir de dünyada bata çıka yürüdükleri halde mümin olduklarını iddia ediyorlarsa, yalan söylüyorlar demektir. Kur’an-ı Kerim, kuru bilgi, faydasız malumat ve amele dönüşmeyen nazariyat insanlarını “tıpkı ciltlerle kitap taşıyan bir merkebe” benzetir. (Cuma, 65/5) Ziya Paşa’nın şu sözü de bir yönüyle aynı hakikati ifade etmektedir: “Bed asla necâbet mi verir hiç üniforma? / Zer-dûz pâlân ursan, eşek yine eşektir.” Yani; özü kötü olan insanlara hiç giydiği üniforma (işgal ettiği makam) şeref verir mi? Nitekim sırtına altın semer vursan da eşek yine eşektir.
Tue, 16 May 2023 - 07min - 2077 - Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-11 | Fethullah Gülen HocaefendiMon, 15 May 2023 - 59min
- 2076 - Kur'an Kâinatsız Edemez... | M. Fethullah Gülen Hocaefendi
Kur’an kâinatsız edemez 00:34 Allah’ın iki çeşit kanunu var 01:20 Tekvin-i ayetler, mucizeler bunlar 02:35 Bu Kitap da müminlerin hayatını tanzim kanunları mecmuasıdır 03:00 İnsan, kâinat dolaplarına takılıp kalmaması için insanın eline bir rehber vermiştir 03:46 Kâinat kitabı, kudret ve iradenin yazdığı bir kitap 04:18 Kur’an kâinatsız edemez, kâinat Kur’ansız edemez 05:25 Biz kâinat kitabına karşı kapılarımızı kapadık
Sun, 14 May 2023 - 06min - 2075 - Peygamberimiz neden çok evlilik yapmıştır? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi
0:10 Peygamberimiz neden çok evlilik yapmıştır? 01: 27 Efendimiz (S.A.V) niçin 9 kadınla evlendi? 02: 38 Efendimiz (S.A.V) ‘in izdivaçlarının hiçbirinde şehevî ve beşerî bir duygu bahis mevzu değildir 06: 35 Efendimiz (a.s.m) Hz. Hatice ile 23 seneye yakın bir zaman beraber kaldı 07: 17 Efendimiz (a.s.m) evvela 48 yaşına kadar bir kadınla hayatını geçiriyor 08: 24 Efendimiz (S.A.V)’in bu çok kadınlarla evlenmesinde esas ümmetini talim ve irşad vardı 10: 12 Bunlar bir yönüyle Efendimiz (a.s.m)’in zevceleri, fakat esas vazifeleri itibariyle Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in talebeleri, tilmizleri ve kadınlık âleminin de mürşideleri, muallimeleriydi 11: 47 Efendimiz (a.s.m) ‘in zevceleri daha ziyade o saadet hanesinde birer talebe ve bize göre de birer mürşide muallimedir 14: 47 Efendimiz (a.s.m) zevceleri vesilesiyle birçok kabile ve cemaat ile akrabalık ilişkisi kurmuş oldu…. (özet başlık) 18: 51 Bir yönüyle de Efendimiz (a.s.m) ‘in bu çok izdivaçlarının her birisini bir yönde jeopolitik bir mücadelenin, bir muharebenin, bir kavganın ifadesi olarak görüyoruz 20: 10 Efendimiz (a.s.m)’in birden fazla izdivaç yapmasının hikmetleri…(özet başlık) 24: 05 Hz. Aişe (r.a) : Vallahi ben Allah ve Resulullahî isterim, aç da olsam susuz da olsam 25: 30 Eğer kadınlar hakikaten Allah’ın ahirette kendilerine vereceği payeyi bilebilseler, hakikaten bin tane kadın eğer cevaz olsa Resulü Ekrem’in nikahının altında ölmek için yarışa girmelidir
Sat, 13 May 2023 - 25min - 2074 - ''Kitap mı, Yoksa Sosyal Medya mı?'' - RECEP ATICI / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELERFri, 12 May 2023 - 06min
- 2073 - Hal ile halledilmedik mesele yoktur! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 03/01/2016 tarihinde yayınlanan “İman Zaafı ve İslam’ın Gurbeti” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *“Hal ile halledilmedik hiçbir mesele yoktur” sözü sabit bir gerçektir. Temsilin te’siri, dünya kadar kitap okumaktan daha müessirdir. İnsanlığın İftihar Tablosu’nun en müessir yanlarından biri, belki en başta geleni, tebliğin yanındaki engin temsîlidir. *Allah Rasûlü (aleyhissalâtü vessellam) efendimiz ve Raşid Halifeler (radıyallahu anhüm ecmaîn) arkada dünya namına bir şey bırakmadıkları gibi idareci olarak yakınlarını da tavsiye etmediler. Mesela, çevresindekiler Hazreti Ömer’e oğlu Abdullah’ı tensip etmesini söylediler. Hazreti Abdullah dâhi bir insandı. İnsanlığın İftihar Tablosu’nu adım adım takip edenlerdendi. Abâdile-i Seb’a (Abdullah isimli yedi âlim sahabe) arasındaydı, belki onların serkârıydı. Halk “Ya Ömer, Abdullah!..” deyince, o, sırtından hançer yemiş bulunduğu, kanlar içinde ruhunun ufkuna doğru adım adım yürüdüğü ve Allah’a mülâki olacağı esnada, latifevârî şöyle diyerek meseleyi adeta savmıştı: “Bir evden bir kurban yeter!..” Kendisine yakın birinin, yerine geçmesini katiyen istememişti. Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Osman ve Hazreti Ali efendilerimiz de istememişlerdi. *Müslümanlık diyorsak ve onların yolunda olduğumuzu iddia ediyorsak, hallerimizle hallerini mukayese edelim. Halimiz onlarınkine uyuyorsa, hakikaten Müslümanız demektir; yoksa rica ediyorum, yalan söylemeyelim. Aksi halde yalan söylüyoruz, Müslümanlığa iftirada bulunuyoruz ve farkına varmadan onu tahrip ediyoruz demektir.
Fri, 12 May 2023 - 05min - 2072 - '' Ah Keşke Bilselerdi! '' - DÜNDEN BUGÜNE KUTUP YILDIZLARI
Bir tarafta dertliler, diğer tarafta benciller.. Bir tarafta insanları hakka çağıranlar, diğer tarafta düzenleri bozulmasın diye çaba sarfedenler.. Bir tarafta kullar ile Allah arasındaki engelleri kaldırmaya çalışanlar, diğer tarafta her an engel çıkartanlar.. Habibi Neccar‘ın üstün gayretleri ve sonunda şehit edilip Allah’ın mükafatını görünce “ah keşke kavmim bilselerdi” deyişi. Dünden bugüne tarih hep tekerrür edip duruyor.. Havarilerden sahabelere, sahabelerden günümüze bütün kutsilerin ortak bir derdi vardır. Foust ile mefistonun bir kavgasıdır devam eden aslında..
Thu, 11 May 2023 - 50min - 2071 - O, münafığın ta kendisidir! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 03/01/2016 tarihinde yayınlanan “İman Zaafı ve İslam’ın Gurbeti” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Dindar olmayan olmayabilir; “Ben laikliği Fransızların anladığı manada anlıyorum!” diyenler diyebilirler. Onların da kendi düşünce ve inanç dünyalarına göre bir hayatları vardır. Onlara bir şey demeye hakkımız yoktur. Fakat bazı kimseler “din” dedikleri, “Hazreti Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in yolu” dedikleri, “Hulefa-yı Raşidîn’in yolu” dedikleri halde onu tahrip ediyorlarsa, buna hakları yoktur. Beddua etmek tabiatıma uygun değil ama diyeceğim; Allah, böylelerinin kollarını, kanatlarını kırsın!.. Çünkü Müslüman göründükleri ve “Onu ikâme edeceğiz, toplumun temel düşüncesi haline getireceğiz; herkes ona göre yaşayacak!” dedikleri halde, şayet haram-helal tefrik etmiyorlarsa, gırtlaklarına kadar levsiyât içinde yaşıyorlarsa, bohemlikten sıyrılamıyorlarsa, fuhşiyâtı “mut’a nikâhı” adı altında tecviz ediyorlarsa, hatta bazıları itibarıyla bunu Kur’an-ı Kerim’in tefsiri içine sokmaya çalışıyorlarsa, bunlar öyle korkunç tahribâttır ki, zannediyorum, kâfirler bu ölçüde bir tahribâtta bulunmamışlardır. *Onun için, bu işe gönül vermiş insanlara düşen vazife, oturup kalkıp hep dinde takviyeye gitmek ve iman zaafını bertaraf etmektir. Hakiki mü’min, bir arpa ağırlığında haramı, bilerek ağzına koymaz. Şayet bir arpa ağırlığında haramı ağzına koyuyorsa, millete hizmet unvanı altında bir kısım çıkarları hedeflemişse, bir yönüyle hizmetini o türlü menfaatlere bağlamışsa ve bunlara rağmen “Ben Müslümanım!” diyorsa, yeminle diyeyim bunu, o münafığın ta kendisidir. Zaten hizmetlerini şahsî menfaatlerine bağlamış kimselerinin kalıcı bir şey ortaya koymaları mümkün değildir. Değil ihya hareketini gerçekleştirmeleri ve millete faydalı olmaları, ortaya kalıcı bir şey koymaları dahi mümkün değildir. Onlar dün koyuyor gibi oldukları şeyleri daha sonraki tahribat ahlaklarıyla yerle bir ederler.
Thu, 11 May 2023 - 07min - 2070 - Kulluk Geçmişte mi Kaldı?..| 23/04/2007
Soru: Selef-i salihîn efendilerimizin hayatlarına bakınca, onların ibadet ü taate aşk derecesinde tutkun olduklarını görüyoruz. Onlara, bu aşk u iştiyakı kazandıran hususlar nelerdir? Bu ufku, günümüzün şartlarında bizim de yakalayabilmemiz nasıl mümkün olur? -Seleflerinize karşı saygılı olursanız, arkadan gelenler tarafından da siz hürmet görürsünüz. (00.54) -Her şeyden evvel başarmamız gereken husus nazarî müslümanlığı amelîye çevirebilmemizdir. (03.38) -Nur İnsan’ın ve arkasındaki ilk saftakilerin namazı duyuş gayretleri bile görenleri hayran bırakmaya kâfî idi. (05.00) -Namazda iradî olarak sallanmak ve farklılık tavırları ortaya koymak riyâdır ve bir nevi şirktir. (06.24) -Selef-i salihînin ufkunu yakalama bizim için bir gâye-i hayal olmalı!.. (09.01) -Azmedip arkasına düştüğünüz ubudiyet burcuna erişmek için acele etmeyin; iç yakarışlarınızı sürdürün ve gerekirse elli sene aktif bir şekilde bekleyin. (10.51) -Hakiki âbidler ve gerçek zâhidlerin yetişmesinde aile ortamı ve çevre şartları da çok önemli birer faktördür. (12.02) -Allah karşısında titrememezlik olmaz ki!.. (13.16) -İçinde yaşadığımız zamanın da bir avantajı var. (14.42) -Bir insan günde kaç saat uyumalı! (16.13) -İyi bir kul ve başarılı bir insan olmanın şartlarından biri vaktin güzelce tanzîm edilmesidir. (17.35) -Kahvehanelerde ömür tüketmekle, oyun ve eğlence peşinde koşup durmakla ve güzelim dakikaları çayın buğusuna karışan lakırdılarla harcamakla ibadet insanı olunamaz. (20.25)
Wed, 10 May 2023 - 22min - 2069 - Müjdeler olsun gariplere! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 03/01/2016 tarihinde yayınlanan “İman Zaafı ve İslam’ın Gurbeti” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *Bütün hatalarımızın arkasında O’nun aydınlatmasıyla aydınlanmama var. Göklerin ve yerin nuru O’ndan. Kur’an-ı Kerim, doğrudan doğruya “Allah, göklerin ve yerin Nûru’dur.” (Nur, 24/35) diyor. O’nunla irtibatı olduğu ölçüsünde insan tenevvür eder; doğruyu doğru görür, eğriyi eğri görür. O’ndan uzaklaştığı ve koptuğu ölçüde de çok defa eğrilere “doğru” der, doğrulara da “eğri” der. Öylelerinin ne doğrusu bellidir, ne de eğrisi bellidir. Şayet onlar bir de toplumun önünde, serkâr, rehnümâ, pîşuvâ konumunda iseler, yığınlar yanlışı, doğruyu tefrik edemeden arkalarında sürüklenir giderler. *Öyle kimselerin tahribâtı kâfirin tahribâtından daha tehlikelidir. Çünkü iman zaafı ve imanı doğru anlayamama sebebiyle onlar münafık tavrı sergiler ve hep ikiyüzlülük yaparlar. Çok farklı diller konuşurlar; dün dediklerini bugün yalanlarlar, bugün söylediklerine de yarın başka türlü izahlar getirirler. Bağışlayın, halk ifadesiyle, kıvırır dururlar, sürekli çark yaparlar. *Günümüzde İslam dünyasında çok ciddi bir iman zaafı yaşanmaktadır. Hususiyle gözlerin üzerinde olduğu ülkelerdeki bu zaaf, dinin tahrip edilmesine yol açmaktadır. Mesela Türkiye’de böyle bir iman zaafı yaşanıyorsa, söz gelimi, çalıp çırpma, rüşvet alıp verme gibi günahlarda mahzur görülmüyorsa, hatta diyalektik nev’inden bir kısım izahlar getirilerek günahlar meşru gibi gösteriliyorsa, artık iş şirazeden çıkmış, kitleler aldatılmış ve Müslümanlık tahribata uğratılmış demektir. Günümüzde din garip, diyanet garip!.. *Bugün Müslümanlık öyle bir talihsizliğe maruzdur. İslâm, onu doğruluğuyla, hususiyetleriyle, arka planıyla bilmeyen insanların elinde yetimdir, öksüzdür. Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) hadis mecmualarında “Kitabü’l-fiten ve’l-melâhim” başlığıyla yer alan bölümlerdeki beyanlarında âhir zamanda dinin bir gurbet yaşayacağından bahsediyor. Fitnelerin ve cinayetlerin çağlayan haline geldiği o dönemde gerçek din ruhunu ihya edecek insanlara da müjdeler çekiyor. *Evet, insanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki din gariptir, diyanet gariptir. Emin ellerde değildir. Söz sahibi kimseler diledikleri gibi onda tasarruf yapıyorlardır; kesiyor, biçiyor, kendi hevesât-ı nefsâniyelerine göre ona bir şekil veriyorlardır. Gayr-i meşru şeyleri yakıştırıyor ve olmayacak şekilde onu yamalıyorlardır. Dini/diyaneti hüviyet-i asliyesine göre ihya etme yerine, kendi hevâ ve heveslerine göre bir kalıba sokuyor ve onu öyle sunuyorlardır. Böyle kimselerin ellerinde din gariptir. *Böyle bir dönemde dinine yürekten sahip çıkan insanlar da birer gariptir. Her yerde onlara saldırırlar, diş gösterirler, salya atarlar. Gezdikleri her yerde “Aman, yıkın bunları, iflah etmeyin! Aman söndürün bunların ışığını!” derler. Müjdeler olsun ıslah ehli gariplere!.. *Rasûl-ü Ekrem (aleyhissalâtü vesselâm) Efendimiz şöyle buyurur: بَدَأَ اْلإِسْلاَمُ غَرِيبًا وَسَيَعُودُ غَرِيبًا كَمَا بَدَأَ، فَطُوبَى لِلْغُرَبَاءِ اَلَّذِينَ يُصْلِحُونَ مَا أَفْسَدَ النَّاسُ “İslâm garip olarak başladı (gariplerle temsil edildi) ve bir gün başladığı gibi yeniden bir gurbet dönemi yaşayacaktır. Herkesin bozgunculuk yaptığı dönemde, imar ve ıslah hamlelerini sürdüren gariplere müjdeler olsun!”
Wed, 10 May 2023 - 09min - 2068 - Allah'ın bizim ibadetimize ihtiyacı olmadığına göre neden keyfimize göre ibadet edemiyoruz?Tue, 09 May 2023 - 06min
- 2067 - On düşünüp bir konuşmak lazım! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 11/02/2018 tarihinde yayınlanan "SARP YOKUŞLAR VE MERHAMET" isimli bamtelinden alınmıştır. Yayının tamamını buradan izleyebilirsiniz :http://herkul.org/bamteli/bamteli-sad... On düşünüp bir konuşmak lazım. Hazreti Lokman’a (aleyhisselam) nispet edilir: “Bir varlığın en kıymetli uzvu hangisi?” diye sorulunca bazıları, şurasını-burasını getirirler veya söylerler en kıymetli uzuv olarak. Sonra O (aleyhisselam), “dil” ile “kalb”i getirir. “En kötü uzuv nedir?” diye sorulunca yine o iki uzvu getirir. Demek ki bu iki uzuv, iyi olmada da kötü olmada da insan için çok önemli unsurlar sayılıyor. Kalb, hep istikamet içinde atmalı; lisan da ona tercüman olmaya çalışmalı. İnsan, kalbinden gelmeyen şeyleri konuşmamalı; kalbinde de hep iyi şeyler kurgulamalı, güzel şeyler oluşturmalı ki, ağzından dökülen şeyler de öyle olsun!.. İnsan, kalbine bağlı yaşamaz ise, dilini kalbinin emrine vermez ise, hiç farkına varmadan, “Yapıyorum!” dediği yerlerde dahi çok yıkmalara sebebiyet verebilir. Bir söz var: “Kalbiniz gül gibi olursa şayet, gezdiğiniz her yer, ıtriyat çarşısı gibi kokar!” Fakat kalb, bir zakkum ağacı gibi olursa hafizanallah geçtiğiniz her yerde insanlara bir şeyler batırıverirsiniz. Bu açıdan, evvela kalb, kontrol altına alınmalı, şeytanın menfezleri kapatılmalı; sonra da lisan, onun emrine verilmeli. Aksi halde, “Yapayım!” derken, insan, yıkabilir, hafizanallah. Herhalde geçenlerde bir yazının içinde de vardı: “Kâbe bünyâd-ı Halîl-i Âzerest / Dil, beyt-i Hudâ-i ekberest!” (Bazı nüshalarda: “Dil nazargâh-ı Celîl-î ekberest”) Yani; Kâbe, Âzer’in oğlu Hazreti İbrahim’in binasıdır. Dil (gönül) ise, Allah’ın beytidir, nazargâh-ı İlahîdir; Allah, oraya tecelli eder. Bu tecelliyi, oraya “inme” veya “otağını kurma” şeklinde ifade ederler; fakat bunlar, müteşâbih ifadelerdir; Allah (celle celâluhu) zamandan, mekândan, hayyizden münezzeh ve müberrâdır. “Ne cism u ne arazdır, ne mütehayyiz ne cevherdir / Yemez, içmez, zaman geçmez, berîdir cümleden Allah // Tebeddülden, tagayyürden, dahi elvân u eşkâlden / Muhakkak ol müberrâdır, budur selbî sıfâtullah.” Bunlar, birer selbî sıfattır. Onlar, Zât-ı Ulûhiyete nispet edilmez. Bu açıdan da o müteşâbihi Cenâb-ı Hakk’ın tecellîsi şeklinde anlamak daha uygundur; “Öyle tecelli eder!”. Ama o tecelliler bir yönüyle bir güneşin tecellîsi gibi değildir; hatta bir nuranî varlığın, bir Cebrâîl’in, bir Mikâîl’in, bir İsrafîl’in (aleyhimüsselam) tecellîsi gibi de değildir. Zât-ı Ulûhiyetin azametine uygun bir tecellidir. Öyle bir tecellidir ki hakikaten o tecelli ile siz, O’nu (celle celâluhu) görüyor gibi olma ufkuna ulaşırsınız; lâakal (en azından) O’nun tarafından görülüyor olma durumunu ihraz edersiniz. Bu açıdan, kalbin kontrol altına alınması, onun bir “insanî kalb” haline getirilmesi, çok önemlidir. Bu hususların başında da zannediyorum şefkat, mülayemet, merhamet gelmektedir; Zât-ı Ulûhiyeti bilmenin yanında, bunlar çok önemli şeylerdir. Yine bir sözü hatırlatıyor bu: “İnsanın imandan nasibi, mahlûkata şefkatiyle mebsûten mütenâsiptir!” “Doğru orantılıdır.” Parantez içinde onu hep ifade ediyoruz. “İnsanın imandan nasibi, mahlûkata şefkati nispetindedir!” Varlığa karşı ne kadar şefkat duyuyorsa… Zannediyorum eko-sistemcilerin de bundan alacakları dersler vardır. Bir karıncanın hakk-ı hayatı çok önemlidir; bir sineğin hakk-ı hayatı çok önemlidir. Ne kadar yaşıyorlar onlar? İki ay mı yaşıyorlar, üç ay mı yaşıyorlar? O yaşama sürelerine saygılı olmak, tabiatın bir parçası olarak onları korumak, bir karıncaya ayağını basmamak… Hakk-ı hayatı var onun, yaşama hakkı var. Evet, insanın imandan nasibi, mahlûkata şefkatiyle mebsûten mütenâsiptir.
Tue, 09 May 2023 - 05min - 2066 - Gerçek iman muamelatta zuhur eder
*Muamelatında öyle hassas olmalıdır ki, Ehli Tahkik şöyle demişlerdir: “Hakiki müslümanlık ancak muamelatta belli olur. 'Alışveriş, aile münasebetleri, insanlarla münasebetler ve diyalog' bunlarda ne kadar istikamet içindesin işte sen o kadar müslümansın. Çünkü bu işin amelî yanıdır. Diğeri sözdür, kolay söylersiniz. *Bütün hayat boyu davranışlarınızda, gözlerinizi açıp kapayıp Allah’ın rızasını araştırma çok zor, çok çetin, çok zorlayıcı bir şeydir. Ancak gerçek iman işte o zaman zuhur eder. Muamelatta zuhur eder. Bu itibarla da Ehli Tahkik muamelatında eğri büğrü insanlara münafık nazarıyla bakmışlar. Allah yeniden onlara istikamet vermezse, müslüman görünmeleri de uzun sürmez. Bir gün bir çukura yuvarlanır giderler. Muamelattır her şey.
Mon, 08 May 2023 - 01min - 2065 - Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-10 | Fethullah Gülen HocaefendiMon, 08 May 2023 - 1h 03min
- 2064 - Aya, yıldızlara, güneşlere bakınız... | M. Fethullah Gülen Hocaefendi
Aya, yıldızlara, güneşlere 00: 58 En hayırlı zâdü zahire (azık) takvadır 03: 06 Hakiki muttakî Peygamber Efendimiz (S.A.V)’ dir 04: 28 İttika edene Allah bir ferec, bir çıkış noktası ihsan edecektir 06: 37 Nebi’nin kendini kurtarması, başkalarını kurtarmasına bağlanmıştır 08: 15 İnsanların himmetine bir darbe vurdular, kolunu kanadını kırdılar 08: 46 İslam milletleri, İslam cemaatleri ardı arkası kesilmeyen bir çöküş, bir yıkılışla yıkıldı gittiler 09: 03 Allah’ın himayesinde yükselmeleri gerekli olan insanlar geridirler
Sun, 07 May 2023 - 09min - 2063 - HUZURLU RAMAZANLAR 16. BÖLÜM (ABDULLAH AYMAZ_1)Sun, 07 May 2023 - 12min
- 2062 - Takvalı olana Allah bir çıkış kapısı ihsan edecektir! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi
Takvalı olana Allah bir çıkış kapısı ihsan edecektir 01: 18 Şuur Hassasiyeti… 02: 06 Muttakiler gayba iman eden insanlardır 03: 29 Günahlara masiyete girmemek için bazen mubah şeyleri terk etme yolu da var 05: 55 O müminler felah buldular ki, namazlarını huşu ile eda ederler 08: 04 Allah’a dehaletten bir lahza geriye kalmamak 08:45 Hakiki muttakî Hazreti Muhammed Mustafa (S.A.V) dır 09: 36 Kalbin ziyası, ulum-u diniyedir
Sat, 06 May 2023 - 10min - 2061 - ''Doğuş Mucizesi'' - DÜNDEN BUGÜNE KUTUP YILDIZLARI
Bazı renkler vardır solmaz. Bazı izler vardır silinmez. Bazı değerler vardır ki, asırlar geçse de kıymetten düşmez. Akıllara ışık, kalplere ibret, ruhlara istikamet, duygulara letafet, Sonsuz Nurun ikliminden günümüze, tazeliğini kaybetmeden, duruşunu bozmadan gelip, yolumuzu aydınlatan ışıklar misali yüce kametleri “Dünden bugüne kutup yıldızları” programında, Mehmet Yıldız ve Harun Tokak Hocamla birlikte, o yüce ruhları biraz daha anlamaya çalışarak, bıraktıkları izlerden yeniden yeşeren düşüncelerle, bahar esintilerinin ruhlarımıza yansımasını sizlerle paylaşmak istiyoruz. Arzumuz şudur ki; bu paylaşım birlikte olsun, ruhlarımız beraberce coşsun.
Fri, 05 May 2023 - 58min - 2060 - Güzel Şeylerin Arefesinde Bulunuyoruz... M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 14/06/2015 tarihinde yayınlanan “Hızır Çeşmesi ve Ramazan” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... değişik güzel şeylerin arefesinde bulunuyoruz. Ama unutmayın, yine de oruç gibi bir sıkıntısı vardır arefenin… Yani o eltâfın, güzel şeylerin dalga dalga gelmesinden evvel bir kısım sıkıntılar da vardır. Fakat inşaallah şafaklar söker ve söken şafakları güneşler tulûlarıyla taçlandırırlar. Ümit ediyoruz. Baştan dendiği gibi, Allah bir kapı bend ederse, bin kapı eyler küşâd (açar.) Bin kapı küşâd edecekse, o bin kapının, milletimize, insanlık âlemine ve hizmetimize açılması için biz de o mevzuda bir şeyler (kavlî, fiilî ve hâlî dualar) yapalım!..
Fri, 05 May 2023 - 06min - 2059 - 20.BÖLÜM | '' Bize hicret beldelerimizi ve kardeşlerimizi sevdir'' GÖNÜLLERİN EFENDİSİ
Gönüllerin Efendisi programımızda Peygamber Efendimiz 'in (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak! Bu bölümde: MEDİNEDE İLK TAVSİYELER "Ey insanlar. Selamı yayın. Yemek yedirin. Akrabalık bağını koparmayın. İnsanlar uykudayken namaz kılın. Cennete de esenlikle girin." (Tirmizi, 3/313; MAce,3251, Darimi, 1/340) MEDİNEYE YAPILAN DUA Efendimiz (sav) ise yeni memleketleri Medine için o kadar dua ettiği toplansa belki bir kitap oluşur.. İşte o dualardan bir tanesi: “Allah'ım! Şüphe yok ki İbrahim (as) Senin kulun, halîlin ve peygamberindi. Ben de Senin kulun ve peygamberinim! O sana Mekke için dua etmişti. Ben de, Sana Medine için dua ediyor; onun Mekke için yaptığı duasında Senden dilediğinin bir mislini, bir kat daha fazlasıyla birlikbe Medine için Senden diliyorum” Ve daha bir çok detayı İsmet Macit Beyin anlatımıyla Gönüllerin Efendisi programında bulacaksınız.
Thu, 04 May 2023 - 26min - 2058 - Kur'an ile yeniden tanışmak lazım! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 20/04/2020 tarihinde yayınlanan “ZULÜM, SALGIN ve RAMAZAN” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/zulum-... Hani değişik vesileler ile arz etmişimdir: Doktor İkbal diyor ki: “Hep Kur’an-ı Kerim’i kemâl-i hassasiyetle okurdum.” Hakikaten de öyle okuyordur. Mesela İngiltere’de -zannediyorum- on altı sene kadar kalmış, teheccüdü bir kere kaçırmamış. Oysaki teheccüd, Türkiye’de unutulmuş; “teheccüd” diye bir namaz var mı, yok mu? Kaçırmamış onu orada. Hep Kur’an-ı Kerim’i okuyor, kemâl-i hassasiyetle. “Babam diyordu ki bana: Oğlum, Hazreti Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) inmiş Kur’an’ı, O’na inmiş bir Kur’an gibi değil, sana inmiş bir Kur’an gibi oku!” Öyle diyor. Şimdi işin esası, o; hep kendini muhatap olarak ele alma orada… Ama her şeyiyle kendini muhatap olarak alma… “Efendimiz’e ne demiş ise Cenâb-ı Hak, bana diyor bunu; fakat zılliyet planında, izafi planda bana diyor Allah (celle celâluhu) bunu!” Buna kimsenin itiraz etmeye hakkı da yoktur. Bu, öteden beri de öyle anlaşılmıştır. Yeni bir “Kur’an Çağı” yaşanabilir ama İlahi Beyan’ı hallaç edip onda derinleşecek ruh insanlarına ihtiyaç var!.. Şimdi bunu sürekli seslendirmek suretiyle, esasen, yeniden bir “Kur’an Çağı” olabilir, Allah’ın izni-inayeti ile, Hazreti Pîr-i Mugân, Şem’-i Tâbân gibi, bir yönüyle, o Kur’an-ı Kerim’i o ölçüde hallaç ederek… -Üstad Necip Fazıl, “eşya ve hadiseleri hallaç etme” tabirini kullanırdı; “tekvinî emirleri hallaç etme” derdi.- Kur’an-ı Kerim’i bu şekilde hallaç etmek suretiyle… آمَنْتُ بِاللهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ، وَبِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ مِنَ اللهِ تَعَالَى، وَالْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ حَقٌّ “Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, kitaplarına, âhiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah Teâlâ’dan olduğuna iman ettim. İnandım: Öldükten sonra dirilmek haktır.” Bu hakikatlerin hepsi, Kur’an-ı Kerim’de var. Bunların hepsini üç tane hakikate ircâ edebilirsiniz. Nitekim etmişler; Gazzâlî de, Hazreti Pîr de ircâ ediyor aynı zamanda. Ama Kur’an-ı Kerim’i öyle duyma çok önemlidir. Duyurma da Kur’an-ı Kerim’i duyanların vazifesidir. İnsan duymuş ise şayet, duyuracaktır onu. “Nasıl oluyor da insanlar -böyle- gâfilâne davranıyor; buna bakmıyorlar?” diyecektir; Sahabe-i Kiram gibi, Tâbiîn-i Izâm gibi düşünecektir: “O Kur’an’ı Kerim ama gözyaşları nerede? Kalbin heyecanı nerede? Kalbin titremesi nerede?!.” Evet, insanlarda o duyguyu oluşturmak lazım. Ölü ruhların elinden alarak onu, hakikaten “Yahu bir kere daha duyayım!” diye namaza koşma ruhunu canlandırmak lazım. Kur’an’ı eline alma, öpme, başına koyma… Ondan sonra da saygı ile onun karşısında iki büklüm olma… Bu, zannediyorum, günümüzde bu mevzuda uzman insanların yapabileceği bir iş… Uzman dediğim, kitapların satırlarında düktor (!), dû-cent (!), dû-cennet (!), profesör değil. Esasen ruh insanları, kalb insanları, his insanları, şuur insanları… Zannediyorum işte bu mevzuda çok ciddî tembihe ihtiyaç var, ısrarla tembihe ihtiyaç var. Önceki senelerde Ramazan boyunca Kur’an-ı Kerim’i meali ile beraber okuyorduk; sabah-akşam okumak suretiyle bir cüz okunuyordu, hiç olmazsa ayda bir kere bir hatim oluyordu. Böyle işleye işleye, belki başkalarına on beş günde bir hatim yapma duygusu aşılanmış olurdu. Hiç olmazsa ayda bir, senede on iki defa Kur’an-ı Kerim’i hatmetme aşılanmış olurdu. İmam-ı Ebu Yusuf hazretleri, “Nafile namazlarda Kur’an’a bakarak okumada mahzur yoktur.” diyor; onun özel fetvası, tercihi. Hani en azından Kur’an-ı Kerim’i öyle okuma… Hatta ondan evvel de bir mealine bakma, imkânı varsa; sonra namaz kılarken o ruhla okuma. Hani, mealini düşünerek okuma değil de en azından ondan anlayacağı şeyleri anlama mevzuu… Arkadaşlarımızın bazıları yapıyor, şu anda bunu yapıyorlar; yapmaya da devam etmek lazım.
Thu, 04 May 2023 - 09min - 2057 - Seni Kim Sözcü Seçti?..| 16/04/2007
Soru: Heyet içinden bir kişinin bir sözü ya da davranışı heyetin genel kanaati ve umumi üslubu gibi anlaşılabiliyor. Dünyanın dört bucağında binlerce insanın el emeği, alın teri ve hakkı bulunan Gönüllüler Hareketi’ne zarar vermemek için fertler bu hususta nelere dikkat etmelidirler? -Cemaat sözüyle kastedilen nedir; niçin “Gönüllüler Hareketi” diyoruz? (01.37) -Sizi bir cemaat olarak kategorize edenler, siz istemeseniz de herbirinizi bu cemaatin bir sözcüsü gibi görebilir ve sözlerinizi o açıdan değerlendirebilirler. (03.59) -“Duyduğu her şeyi uluorta konuşması bir insana günah olarak yeter!” (06.52) -“Bir kimse bir başkasını bir kusurundan dolayı ayıplıyorsa, ayıpladığı o husus kendi başına gelmeden ölmez!” (08.15) -Bir fert koca bir heyet adına asla konuşmamalı ve kesinlikle istişaresiz iş yapmamalıdır! (10.54) –Bilmediğimiz meselelerde “bilmiyorum” diyebilmeliyiz. (14.12) -Nasıl yürüyor bu işler? (16.01) -Anadolu insanı seni sözcü mü tayin etti? (17.39)
Wed, 03 May 2023 - 19min - 2056 - Allah'ım! Sav bunları! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 20/04/2020 tarihinde yayınlanan “ZULÜM, SALGIN ve RAMAZAN” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/zulum-... Şimdi şu anda bir virüs… Bunun beni ne kadar ağlattığını, Allah bilir. Her gün belki arkadaşlarıma diyorum: Dünyanın değişik yerlerinde dua, teveccüh, münâcaat koroları oluşturun; Cenâb-ı Hakk’a toptan teveccüh edin!.. Üstadımızın buyurduğu gibi: “Nasıl sadaka belayı ref’ eder; aynen öyle, ekseriyetin hâlisâne duası da ferec-i umumîyi cezbeder.” “Cezb” tabirini kullanıyor, “cezbeder” diyor. Dolayısıyla, değişik yerlerde -böyle- dua koroları oluşturmak suretiyle Cenâb-ı Hakk’a teveccühte bulunarak, insanlığa musallat ettiği şu şeyi bir an evvel kaldırmasını O’ndan dilemek… Bu, hem bütün insanlık için bir moral olur… “Hakikaten böyle bir açık kapı varmış meğer!” derler. Hem başkalarına da bir yol-yöntem öğretmiş olursunuz. Bakın, şimdi Yahudi, Hıristiyan, Hıristiyanlığın değişik mezhepleri, Yahudilerin değişik mezhepleri filan, sizin arkadaşlarınız ile değişik yerlerde secdeye kapanıyorlar, dua ediyorlar; “Allah’ım! İnsanlığı bu dâhiyeden, bu beladan, bu mesâibden halâs eyle!” diyorlar. Cenâb-ı Hak size bir başka yol ile bir sevap kazandırıyor, bunu yapmak suretiyle sevap kazandırıyor. Bu da böyle üç aylarda başladı; Recep, Şaban ve Ramazan işte geldi. Ramazan geldi-dayandı ama salgın/musibet devam ediyor. “Onun farklı versiyonları arkadan gelecek!” filan diyor bazıları. “Mutasyonlarla, değişikliklere uğrayarak, farklı bir formda yeniden karşınıza çıkacak, bu defa farklı şekilde sizi tırpanlayacak, hafizanallah, yere serecek!” diyorlar. Bütün bunlar karşısında o “Kuvve-i Kâhire”ye, “Kuvve-i Bâhire”ye, “İrâde-i Şâmile”ye, “İrâde-i Muhîte”ye teveccüh etmekten başka çareniz yok. Cenâb-ı Hakk’a teveccüh edeceksiniz; “Allah’ım! Sav bunları!” falan diyeceksiniz. Böyle mübarek aylarda, insanlık için, kendiniz için bu türlü tazarru ve niyazlarda bulunma mevzuu çok önemli bir şey. Allah, ona denk getirdi; hem Ramazan’ın sevabı, hem orucun sevabı, hem geceleri kalkıp ihya etmenin sevabı.. unutulmuş teheccüdleri kılmanın sevabı.. secdeyi derinlemesine duymanın, hadiste buyurulduğu üzere O’na (celle celâluhu) en yakın olma hâlini duymanın sevabı… Hakikaten başınızı yere koyduğunuzda, O’na en yakın olduğunuzu hissederek, “Allah’ım! Ne olur şunu lütfeyle, bunu lütfeyle!” deme mevzuu, Cenâb-ı Hakk’ın ayrı bir lütfu, ayrı bir ihsanı oluyor size. Bela ve musibetleri asla başkalarına fatura etmemeliyiz; bilakis kendimizden bilip hemen istiğfar ve tevbeye yönelmeliyiz!.. Bu arada, “Falanlar filanlara zulmetmişlerdi de, filanlar haksızlıkta bulunmuşlardı da, dolayısıyla onların bu zulümlerinden dolayı geldi!” gibi düşünce ve sözler ile bunları başkalarına fatura etmek suretiyle işin içinden sıyrılmaya çalışmamak lazım. Bu türlü bela ve musibetlerde -antrparantez arz ediyorum- elden geldiğince, insan, her şeyi kendinden bilmeli. Niye bu bela ve musibetler geldi? “Benim yüzümden olabilir. Ben, Cenâb-ı Hakk’ın bana lütfettiği o imkanları tam, yerinde, rantabl olarak değerlendirmedim. Onun için Cenâb-ı Hak, beni bu türlü şeyler ile yeniden bir arınmaya sevk ediyor: ‘Aklını başına topla, bak, Ben varım!’ diyor.” demeli ve böyle düşünmeli!..
Wed, 03 May 2023 - 05min - 2055 - Baba ile evlat birbirine dargın olabilir mi? | Fethullah Gülen HocaefendiTue, 02 May 2023 - 00min
- 2054 - Allah zalimi imhâl eder! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 20/04/2020 tarihinde yayınlanan “ZULÜM, SALGIN ve RAMAZAN” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/zulum-... Günümüzde içinde bulunduğumuz bir kısım dâhiyeler, belâlar, musibetler… Hani başta birilerinin zulmüne maruz kalma, haksızlıklara maruz kalma… Bunları görmezden gelmek çok zordur. Ama elden geldiğince görmezden gelmeye çalışmalı; meseleyi Allah’a havale etmeli. Allah, âdil-i mutlaktır. Böyle, “Falan size şunu yaptı, filan size bunu yaptı!” Kalkıp böyle herkese kendinize göre bir ceza vermeye kalkarsanız, yerinde olmaz o bir kere, siz o cezayı veremezsiniz. Bazen o ceza, o kadar büyüktür ki, siz onu vermeye kalktığınız zaman, daire-i Ulûhiyete müdahale etmiş olursunuz, saygısızlıkta bulunmuş olursunuz. Bir de insanî kıvamınız açısından, insanî ufkunuz açısından o cezayı veremezsiniz. Herkes karakterinin gereğini sergiler. Karakteri kötülüklere açık bir insana, zorla iyilik yaptırtamazsınız; bir kere yaptırtsanız bile, bir başka zaman yine karşınıza kötülük duyguları ile çıkar; bir defasında belki insanca davranır, on defa karakterine göre hareket eder. Dolayısıyla, o türlü şeyler ile meşgul olduğunuz zaman, meşgul olacağınız şeyleri ihmal etmiş olursunuz. Bu türlü böyle dünyaya ait dertler olan şeyler ile çok meşgul olmamalı. Vardı, hani bir vecizede vardı: “Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur!” Bence dünyaya ait hiçbir meseleyi dert edinmemek lazım; nasıl olsa gelip-geçicidir bunlar. Onlara ehemmiyet verir, onları gözünüzde büyütürseniz, onların altında kalır ezilirsiniz. Elden geldiğince o mevzuda temkinli olmalı ve görmezden gelmeli onları. Karakterlerinin gereğini yapıyor… كُلٌّ يَعْمَلُ عَلَى شَاكِلَتِهِ “Her insan kendi seciye ve karakterine göre davranır.” (İsrâ, 17/84) يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا عَلَيْكُمْ أَنْفُسَكُمْ لاَ يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ “Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltmeye bakın! Siz doğru yolda olduktan sonra sapanlar size zarar veremez.” (Mâide, 5/105) “Kendinize bakın!” diyor Kur’an-ı kerim. Kendi kusurlarınızı görmeye çalışın. Falan size zulmettiği zaman bile, “Acaba biz, Rabbimize karşı vazife ve sorumluluklarımızın hangisinde kusur yaptık ki, Cenâb-ı Hak, birilerini bize musallat etti!” Şu virüsü musallat eder Allah, zelzeleyi musallat eder, fay kırılmasını musallat eder, çekirgeyi musallat eder, güvercini musallat eder, eder eder, Allah celle celâluhu. Ancak Allah’ın (celle celâluhu) “imhal”leri vardır; “ihmal”leri değil, “imhal”leri vardır. Mehil verir, Erhamü’r-Râhimîn’dir O (celle celâluhu), Rabbü’l-âlemîn’dir. Herkes böyle bir kusur işlediğinde onu hemen cezalandırırsa, yeryüzünde -yine Kur’an-ı Kerim’in değişik yerlerde farklı ifadelerle beyan buyurduğu gibi- yürüyen bir tane canlı kalmaz. Evet, çünkü herkes şöyle-böyle bir günah işler, bir zulümde bulunur. Dolayısıyla Allah onu cezalandırınca, o gider; şunu cezalandırınca, o gider; bunu cezalandırınca, o gider; hiç kimse kalmaz. Oysaki öyle değil. Allah’ın (celle celâluhu) imhalleri vardır ki insan kendine gelsin, aklını başına alsın, o kusurdan vazgeçsin, sevaba yönelsin, arınmaya koşsun, Allah (celle celâluhu) da onu bağışlasın, affetsin. اَللَّهُمَّ إِنَّكَ عَفُوٌّ كَرِيمٌ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنَّا، يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ * اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا، يَا غَفَّارُ، يَا سَتَّارُ، اِغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا كُلَّهَا، وَاسْتُرْ عُيُوبَنَا كُلَّهَا “Allahım, şüphesiz Sen affetmek şanından olan Afüvv, ikram u ihsan denince akla gelen yegâne Kerim’sin; affetmeyi çok seversin. Bizi affeyle, ey Erhamerrahimîn. Bizi yarlığa, merhamet buyur bize. Ey Gaffâr, ey Settâr, günahlarımızın tamamını mağfiret buyur; bütün ayıplarımızı setreyle.
Tue, 02 May 2023 - 04min - 2053 - Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-9 | Fethullah Gülen Hocaefendi
18 Temmuz 1980 -Bornova/İzmir - İnsan olma, toplum içinde bulunma ve kardeşlik şuuruna erme çok büyük bir nimettir. - Sahabe arasında destanlaşan kardeşlikten kesitler. - Kardeşliğimizi zir ü zeber eden musibetler: Makam ve ganimet düşkünlüğü. - Hizmette önde ücrette geride kalma. - Müminin muhteremliği meselesi. - Allah'a giden yollar bizim inhisarımız altına alınamaz. - Allah indinde ehl-i kıble olma çok mühimdir.
Mon, 01 May 2023 - 1h 02min - 2052 - Şu üç haslet kimde bulunursa... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 14/06/2015 tarihinde yayınlanan “Hızır Çeşmesi ve Ramazan” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Sen kendine böyle bakarsan, O’nun sana bakışı çok farklı olur. Her zaman böyle bir arınma, yunma, temizlenme, pîr u pak olma mülahazası içinde yaşarsan, O’nun sana bakışı başka türlü olur. Öyle bir bakar ki, inan, sana toz kondurmaz O. İliştirmez sana, kulağını bile çektirmez. Bir fiske vurdurmaz sana O. Önemli olan, O’nun için olmaktır! Çünkü, kim Allah içinse, kendini Allah’a adamışsa, Allah deyip oturuyor Allah deyip kalkıyor, Allah’ı heceliyor, Allah ile geceliyorsa, Allah onu katiyen yalnız bırakmaz!.. İmanın Lezzetini Duymanın Üç Şartı *İnsanlığın İftihar Tablosu (aleyhissalâtü vesselâm) şöyle buyurmuştur: ثَلَاثٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ وَجَدَ حَلَاوَةَ الْإِيمَانِ أَنْ يَكُونَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا سِوَاهُمَا وَأَنْ يُحِبَّ الْمَرْءَ لَا يُحِبُّهُ إِلَّا لِلَّهِ وَأَنْ يَكْرَهَ أَنْ يَعُودَ فِي الْكُفْرِ كَمَا يَكْرَهُ أَنْ يُقْذَفَ فِي النَّارِ “Şu üç haslet kimde bulunursa, o imanın tadını duyar: Allah’ı ve O’nun Rasûlü’nü her şeyden ve herkesten daha fazla sevmek; sevdiğini yalnız Allah rızası için sevmek ve Allah onu küfürden kurtardıktan sonra yeniden küfre düşmeyi ateşe atılmaktan daha kerih görmek.” *Evet, imanın tadını alan bir insan Allah’ı ve Rasûlü’nü her şeyden artık sever, onları andığı zaman adeta burnunun kemikleri sızlar. *Sevdiğini Allah için sever; Allah’a kulluğundan, O’na yakınlığından ve insanları Hakk’a ulaştırmaya gayret ettiğinden dolayı ona muhabbet besler. Diğer insanlara ve sâir mahlûkata karşı alâkası da hep Cenâb-ı Hak’tan ötürüdür. Hadisin bu bölümünde “mü’min” değil de “mer’ – kişi/herhangi bir insan” denmesi de dikkate şayandır. Demek ki, her mer’e (kişiye) karşı seviyesine ve Allah’la irtibatına göre kalbî alaka duymak lazımdır. Eğer insan bunu duyabiliyorsa, imanın zevkini tatmış demektir. Mefhum-u muhalifi şu: Bir kimsenin insanlara karşı alakası Allah’tan dolayı değilse, o da imanın tadından, neşvesinden, zevkinden habersiz, bigâne zavallıdır. *Bir de, Allah, Cehenneme yuvarlanma sebebi olan küfürden kurtarıp imana erdirdikten sonra yeniden küfre ve küfrün sebeplerine dönmeyi ateşe atılmak gibi çirkin görür, böyle bir âkıbetin hayaliyle bile ürperir ve tir tir titrer. Sürçmemek, düşmemek ve bütün bütün kaybetmemek için Gaffâr u Settâr’a sığınır; küfre açılan kapılardan da hep uzak kalmaya çalışır. İşte böyle bir insan, imanın tadını tatmış olur. Mefhum-u muhalifi: Meseleye böyle bakmıyorsa, küfre karşı setler oluşturmuyorsa, kapıları ardına kadar sürgülemiyorsa, hafizanallah kapı aralığı bırakıyorsa, o da imanın tadını tatmış sayılmaz.
Mon, 01 May 2023 - 09min - 2051 - Nefsimize nasıl hakim olabiliriz? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi
Nefsimize nasıl hakim olabiliriz? 2: 56 Nefis, Cenab-ı Hakkın insanın mahiyetine koyduğu, insanın uyanık olması için insan vücudunda şeytanın vazifesini yapan bir manevi varlıktır 04: 53 İster sağdan gelsin ister soldan gelsin, nefsin gelişi insanın felaketi demektir 05: 30 Peygamberimiz (S.A.V) “Senin en büyük hasmın, en büyük düşmanın sağ ve solun ortasında senin nefsindir” buyurmaktadır 08: 40 Resulü Ekrem (asm) az yer, az uyur, hayrete varır, nefsine bir zimam vururdu 10: 21 İnsan, mâsiyetten içtinap ettiği nispette kalbinde imanın nurunu duyacaktır 13: 17 Her şey gibi bu lezzet ve zevklerin de fâni ve zail olduğunu düşünmekle de nefsi gemleyebiliriz 13: 35 Biz, bizimle alakalı her şeyi bir gün terk etme mecburiyetindeyiz 14: 02 Sen, yaptığın her şeyle Allah’ın huzuruna çıkacaksın
Sun, 30 Apr 2023 - 15min - 2050 - Mezhepler birleştirilmeli mi? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi
Ehlisünnet’e göre itikatta mezhep kaçtır? 00:27 Mezhep, bir yol demektir 01:44 Mezheplerin kendilerine has akideleri 02:54 Mezheplerin Allah’ın sıfatları üzerine farklı yorumları 04:27 Akide Mezheplerinin ortaya çıkışı 06:35 Hepsi ile Allah’a gidiliyorsa mezhepleri birleştirmeye lüzum yok
Sat, 29 Apr 2023 - 07min - 2049 - Önemli olan, O'nun için olmaktır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 14/06/2015 tarihinde yayınlanan “Hızır Çeşmesi ve Ramazan” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Bir köyde, o köyün serkârı (idarecisi, işin başında olanı) kim ise; bir nâhiyede, o nâhiyenin serkârı kim ise; bir kasabada, o kasabanın serkârı kim ise; bir vilayette, o vilayetin serkârı kim ise, onun orada olan bütün olumsuzlukları kendinden bilmesi, basiretinin ve Allah’ı biliyor olmasının ifadesidir. Onları başkalarından bilmesi ise, nankörlüğünün, körlüğünün ve küstahlığının ifadesidir. *Cenâb-ı Hakk’ın bunca hizmete muvaffak kıldığı bu hareketin içindeki insanlar eğer böyle düşünüyorlarsa, olumsuzluklardan kendilerini sorumlu tutuyorlarsa, çok iyi bilmeliler ki, şayet Cenâb-ı Hak onları muvakkaten bir kısım şefkat tokatlarına maruz bırakmışsa, tokatlıyorsa, bunlar gelip geçicidir. *Bu açıdan bize düşen: “Biz düzgünüz, istikamet içindeyiz.” dememektir!.. “İhtimal bir eğriliğimiz var; ihtimal Kendisine teveccüh-ü tam ile yönelememe gibi bir kusurumuz var; ihtimal imanda bir kusurumuz var; ihtimal amel-i salihte kusur ediyoruz!” şeklinde düşünmektir. Farzların yanında kırıkları sarma, eksikleri giderme manasına gelen kaç rekat nafile namaz meşru kılınmış ise, onu ikiye katlayarak; “Allah’ım bunlar Senin hakkındır, bizim de vazifemizdir.” diyerek; evvâbinden duhaya, duhadan da teheccüde koşarak; beş vakit namazı sünnetleriyle taçlandırarak ve tesbihatta kusur etmeyerek sürekli her vesileyi Cenâb-ı Hakk’ı anmak için değerlendirmektir. Kim Allah İçin Olursa, Allah Onu Yalnız Bırakmaz *O’nu anmakla zamanın parçalarını, parçacıklarını taçlandırmak; münevver ân-ı seyyâleyi yakalamaya çalışmak!.. Bütün bunlar pak ve tertemiz kalmanın çok önemli unsurlarındandır. Pak kalanlar böyle kalmışlardır.
Fri, 28 Apr 2023 - 06min - 2048 - 19.BÖLÜM | ''Ey şehir yüreğimi bıraktım sana.'' GÖNÜLLERİN EFENDİSİ
Asr-ı Saadete yolculuğumuz devam ediyor. Hizmetten.com YouTube sayfasında her hafta yapacağımız Asr-ı Saadet yolculuğuna davetlisiniz! Gönüllerin Efendisi programımızda Peygamber Efendimiz 'in (sav) hayatı görüntüler, fotoğraflar, haritalar, krokiler eşliğinde anlatılacak! Kainatı şereflendirmesinden ruhunun ufkuna yürüdüğü âna kadar bu şerefli hayat, kronolojik olarak siyer felsefesi eşliğinde ilgili kaynaklara müracaat edilerek sunulacak! Bu bölümde: -Allah Rasülün’e (sav) Hicret için ilahi izin geldiği anlarda müşriklerden müteşekkil yüz kişilik bir şebeke Allah Rasulün’ü nasıl öldüreceklerini ve davasını nasıl bitireceklerini konuşmak üzere Dar-ün Nedve’de toplanmışlardı. Aldıkları karara göre Efendimizin (sav) evini muhasara edip sabah olunca yatağında her kabileden seçtikleri bir müfreze ile katledeceklerdi. Efendimiz (sav) yatağına Hz Ali’yi (ra) yatırıp müşriklerin yüzüne bir avuç toprak atıp “Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler” (Yasin-9) ayetini okuyarak evinden ayrıldı. Göremediler... Ayetler inşirah veriyordu: “Daima muhafaza edileceksin” Ve daha bir çok detayı İsmet Macit Beyin anlatımıyla Gönüllerin Efendisi programında bulacaksınız
Thu, 27 Apr 2023 - 27min - 2047 - Ey esaret hayatı yaşayanları hürriyetine kavuşturan! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
İnlemeliyiz; bir yönüyle, içimizin sesi olarak, heyecanlarımızın bir mızrap gibi kalbimizin hassasiyet tellerine dokunması neticesinde çıkacak seslerle, aralanan gök kapılarını değerlendirmeye bakmalıyız. Bunu her fırsatta yapmalı… Teheccüd kılacaksanız, teheccüd esnasında.. gece sahura kalkacaksanız kalkacaksınız sahurda.. ve aynı zamanda Terâvîh’lerde. İki rekâtta bir selam vererek kıldığınız Terâvîh’in “tervîha”larında… Mübarek günlerde, mübarek saatlerde, çok mübarek ibadetler arasında, gök kapılarının aralandığı bir esnada, meseleyi o şekilde koro haline getirme, nezd-i ulûhiyette inşaallah kabule karin olur. Düşünün ki, hürriyetini yitirmiş, esarete düşmüş, mazlumiyet, mağduriyet yaşayan on binlerce insan var. Mallarına/mülklerine el konmuş, eğitim müesseselerine el konmuş, “münâfık”lar tarafından, “zâlim”ler tarafından… Tereddüt etmeden söylüyorum bunu; çünkü milletin alın teriyle kazandığı şeylere, himmetleriyle ortaya koyduğu şeylere, hiç kimsenin gelip el koyma hakkı yoktur; onun hesabını ötede Allah görecektir. “Zâlimin zulmü varsa, mazlumun Allah’ı var / Bugün halka cevretmek kolay, yarın Hakk’ın divanı var.” Bugün halka cevretmek kolay, çünkü güçlüsün, kuvvetlisin; yarın Hakk’ın divanı var, canına okuyacaklar; ya-rın Hak-kın di-va-nı var, ca-nı-na o-ku-ya-cak-lar!.. Bir taraftan sızlayan, inleyen bir gönül ile, yani heyecan mızrabını hassasiyet tellerine dokundurmak suretiyle çıkaracağımız seslerle, onlar için Cenâb-ı Hakk’a arzularımızı sunmalıyız. “Niyaz” edasıyla, “nâz” edasıyla değil, niyâz edasıyla. Bir taraftan, bu… Mazlumlar için dua dua yalvarın, Ramazan hürmetine Allah onları kurtarsın; zalimler için de ıslah-ı hal niyazında bulunun, Mevla onları da insan eylesin ve ahiretlerini karartmaktan halas etsin!.. Bir taraftan da bence himmeti âlî tutarak başkaları için de ıslah-ı hal duasında bulunmak… İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem), mübarek sinn-i şerifi düştüğü zaman, miğferi yarıldığı zaman, yanağı yaralandığı zaman, uğrunda başların-kolların verildiği zaman, hiç öfkelenmedi, kızmadı; şöyle dua etti: اَللَّهُمَّ اهْدِ قَوْمِي فَإِنَّهُمْ لاَ يَعْرِفُونَ “Allah’ım kavmimi hidayet eyle, bilmiyorlar beni; bilseler, yapmayacaklar!” Evet, bir taraftan da İslam dünyasına musallat olan münafıkların ve zalimlerin ıslahı için, içinizden gelircesine dua edin. Allah, onları da evvelâ insan eylesin! Sonra da şöyle-böyle Müslümanlık şerefiyle şerefyâb eylesin! Âhiretlerini karartmasın!.. Evet, terâvîh kılarken, o tervîhalar arasında şöyle de diyebilirsiniz: يَا مَنْ يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ اِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ؛ هَا نَحْنُ مُضْطَرُّونَ، قَدْ ضَاقَتْ عَلَيْنَا الْاَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ، وَضَاقَتْ عَلَيْنَا اَنْفُسُنَا، وَأَنْتَ مَلْجَأُنَا وَرَجَاؤُنَا “Ey darda kalanların, canı gırtlağına dayananların, dergâh-ı ulûhiyetinin kapısının tokmağına dokunanların çağrılarına icabet buyuran Allah’ım! Hâl-i pür-melâlimiz Sana ayân.. canlarımız gırtlakta ve son kelime dudakta. Hak duygusunun gönlümüzde hâsıl ettiği heyecan ve hafakandan, bâtıl duygu ve düşüncesine karşı koyma cehdi ve gayreti sebebiyle, yeryüzü bütün genişliğine rağmen daraldıkça daraldı; sadırlarımız ve nefsimiz bizi sıktıkça sıkmaya başladı. Ne olursun bizlere tez zamanda ferec ve mahreç nasip buyur! Sensin yegâne sığınağımız ve ümit kaynağımız!..” demek suretiyle, halinizi arz edersiniz. Bir tervîhada bunu diyebilirsiniz. Bir tervîhada da يَا مَنْ هُوَ عِنْدَ الْمُنْكَسِرَةِ قُلُوبُهُمْ؛ هَا نَحْنُ مُنْكَسِرُو القُلُوبِ “Ey kalbi kırıkları maiyyetiyle şereflendiren! Ey ‘Gönlü mahzunların yanındayım!’ buyuran! Hâlihazırda gönüllerimiz paramparça, mahzun ve kederli. Ne olur, maiyyetini bizlere duyur! Bizi bize terk etmek suretiyle bizleri mahvettirme!” niyazını üç kere tekrarlar, sonunda da onu şu söz ile noktalarsınız; اُجْبُرْ كَسْرَنَا، وَاجْبُرْ كَسْرَنَا، وَاجْبُرْ كَسْرَنَا “Kırıklarımızı sarıp sarmala.. yaralarımızı iyileştir.. ve kırık döküklerimizi gider!..” dersiniz.
Thu, 27 Apr 2023 - 07min - 2046 - Avans mı İmtihan mı? | 09/04/2007
Soru: Gönüllüler hareketi dünyanın pek çok ülkesinde hüsn-ü kabul görüyor; gösterilen teveccüh açısından, yapılan hizmetleri te’yid manasına gelecek önemli hadiseler cereyan ediyor. Bu kadar çok te’yidâtın liyakatimizle te’lifi de mümkün görünmüyor. Bu durum hizmet erleri için bir avans mıdır yoksa imtihan mı? -Peygamberleri büyük yapan asıl unsurlar (2.48) -Peygamberâne vasıfların peşinde olma (05.55) -Cenâb-ı Hak bazen büyük işleri çok küçük kimselerle gerçekleştirir (07.30) -Şirke düşmemek için… (10.30) -Allah Teâlâ severse… (12.44) -Hiçbir nimet mütemadi değildir, nimetlerin devamı vasıflara göre gönderilir. (14.08) -Ulaşılan zirvenin yüksekliği nisbetinde derin bir çukura düşme tehlikesi söz konusudur. (17.00) -Kendimize yazık etmeyelim! (18.50)
Wed, 26 Apr 2023 - 21min - 2045 - Bohemliğe karşı kararlı durma! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 03/05/2019 tarihinde yayınlanan “RAHMET, ÜMİT VE BEREKET AYI RAMAZAN” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Bir delikanlı, çiçeği burnunda, görkemli, gösterişli; Hazreti İbn Abbas gibi, Mus’ab İbn Umeyr gibi. Geçerken daha panjurlar açılıyor, o güzelliği görmek için herkes ona bakıyor: “Yahu şuna bakın! Sanki yerde gezen bir melek!” Mus’ab İbn Umeyr de öyle idi; hayatının baharında Uhud’da, Allah Rasûlü’nün önünde, önce sağ kolu, sonra sol kolu ve bir kalkan kılıca karşı “Bir boynum kalmıştı, son; onu vur!..” Rasûlullah’ın önünde kalkan olmak üzere… Jalûziler sıyrılıyor, ona bakıyorlar; böyle bir delikanlı… Mescid-i Nebeviye giderken, Hazreti Ömer döneminde, birinin kapısının önünden geçiyor. Bir fettan, gönlünü ona kaptırmış. Takılıyor ona, değişik argümanları değerlendiriyor, fakat bir türlü istediğine eremiyor. Ağ atıyor ama avını avlayamıyor. Bir sürü, değişik ağlar atıyor, değişik yöntemler kullanıyor Nihayet, herhalde nefs-i emmâre veya şeytanın ona tasallutu neticesinde O da bir sahabî olabilir; Allah, lisanımızı günahtan korusun! bir felaket varmış gibi kapının arkasında bir çığlık koparıyor. Delikanlı, “Acaba ne var ki, yangın mı var?!” filan diye kapıyı tıklatıyor. “İmdada koşayım!” diye içeriye girince, kapı “Tık!” diye kapanıyor. Bu defa Zeliha’nın Hazreti Yusuf’a teklif ettiği teklif ediliyor orada. Birden bire o gencin diline şu ayet-i kerime vird-i zebân ediliyor: إِنَّ الَّذِينَ اتَّقَوْا إِذَا مَسَّهُمْ طَائِفٌ مِنَ الشَّيْطَانِ تَذَكَّرُوا فَإِذَا هُمْ مُبْصِرُونَ “Onlar ki takva dairesi içinde yaşarlar; kendilerine şeytandan bir tayf, bir vesvese geldiği zaman hemen Allah’ı hatırlar ve gözlerini hakka açarlar.” (A’râf, 7/201) İttikâ… Kendileri takva dairesi içinde, Allah’ın himayesine girmiş… “Şeytandan bir şeytanî tayf, bir dalga, bir esinti geldiği zaman, Biz, onun gözünü açarız!” Kadının zorlamaları karşısında, genç kendini dinleyince bakıyor ki, dilinde hep o ayet; hep o ayeti tekrar edip duruyor, hep o ayeti tekrar edip duruyor. Ve kalbi dayanamıyor, düşüyor ve ölüyor orada. Tabiî kadın kapıyı açıyor; arkadaşları, camiye gidip gelen bu insanı tanıyanlar, “Aman, bir yabancının evinde öldü. Ayıp olur; Emîru’l-mü’minîn görmesin bunu!” diyorlar. İlk saflarda duran birisi idi. Hazreti Ömer de orada yoklama yapmasını çok iyi bilirdi. Arkasında bin insan namaz kılıyor ise, biri var mı, yok mu, onu bilecek kadar mahrutî bir bakışa sahip idi. Ömer’e kurban olayım, radıyallâhu anh!.. Evet, “Aman duymasın, ayıp olur; bir yabancının evinde vefat etti..” deyip gizlice götürüyor, namazını kılıyor ve gömüyorlar. Hazreti Ömer efendimiz, işte o mahrutî bakış ile yaptığı yoklamalarında, onu göremeyince durduğu yerde, “Falan nerede?” diyor. Kem-küm ediyorlar önce; sonra da “Ya Emire’l-mü’minîn! Başına böyle bir şey geldi, ölü bulduk. Hem biz hicap ettik, hem de sizi mahcup etmemek için gizlice götürdük. Gömdük onu…” diyorlar. “Beni, mezarına götürün!” diyor. Mezarının başına dikiliyor: وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ جَنَّتَانِ “Buna karşılık, Rabbisinin (Rab olarak) Makamı’ndan korkan ve (Âhiret’te de) O’nun huzuruna çıkacak olmanın endişesiyle yaşayan için iki cennet vardır.” (Rahmân, 55/46) ayetini okuyor. “Allah mehâfeti ile, mehâbeti ile, korkusu ile hareket edene, iki cennet vardır, bir cennet değil. Arzı, tûlü (genişliği, uzunluğu) gökler genişliğinde cennetler vardır.” Birdenbire mezardan ortalığı lerzeye getirecek bir ses duyuluyor: “Yâ Emire’l-mü’minîn! Ben, onun iki katını buldum!” Allah, seni Cennetü’l-Firdevs ile sevindirsin! Ve bizi de sizin kıtmîrleriniz olarak orada haşr ü neşr eylesin!..
Wed, 26 Apr 2023 - 05min - 2044 - “Kış Kampları'' - MEHMET YAVUZ ŞEKER / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELERTue, 25 Apr 2023 - 06min
- 2043 - Kur'anı herkes kendisine inmiş gibi okumalı! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 03/05/2019 tarihinde yayınlanan “RAHMET, ÜMİT VE BEREKET AYI RAMAZAN” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Toplumumuzda âdet olmuş, mukabele yapıyoruz. Esasen, Kur’ân-ı Kerim’le meşguliyet bir aya münhasır olmamalı. Selef-i sâlihîne bakılınca görülüyor ki, onların Kur’ân’la irtibatı öyle Ramazan-ı Şerif’e münhasır değildi. Esasen, kütüb-i fıkhiyede de ifade ediliyor bu mesele; üç günde bir Kur’an-ı Kerim’i hatmetme meselesi var, her gün hatmetme meselesi var. Her gün hatmetme epey zor, onun için on beş saat ayırmanız lazım. Keşke insan manasını bilerek okusa!.. Cenâb-ı Hak’tan bize gelmiş bir mesaj. “İlahî mesaj, ne diyor; Allah, benden ne istiyor?” Efendimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) inmiş gibi değil de herkes kendisine inmiş gibi okumalı. Evet, O’na inmiş ama aynı zamanda bana da inmiş gibi; o mülahaza ile okuma. Bu, biraz manayı bilmeye vâbeste. Fakat bizde öyle okunmadığından dolayı, mukabeleler âdettir bizim câmilerde; yani, ibadet edâlı bir âdettir câmilerde onu öyle karşılıklı mukabeleli okuma, birinin okuyup diğerlerinin dinlemesi. “Ne diyor Cenâb-ı Hak onun içinde?” Onu merak etme meselesi hiç söz konusu değil. Evet, selef-i sâlihîn arasında Kur’an-ı Kerim’i üç günde bir hatmedenler olmuş; lâakall (en azından) on beş günde bir hatmetmişler. “Otuz gün” diyen, ben görmedim. Fakat en azından otuz günde bir; yani, her gün bir cüz okumak suretiyle otuz günde bir hatim yapmalı, lâakall. Allah’ın Kelamı’nı, bu kadar zaman içinde tekrar etmeli, hatmi lâakall bir ay içine sığıştırmalı. Burada antrparantez bir hususu daha ifade edeyim: Hanefi fukahasınca, icmâ’a yakın şekliyle, “Namaz kılarken, Kur’an-ı Kerim’e bakarak okumak, namazı bozar!” deniyor. İmam Ebu Yusuf hazretleri, istisnaî olarak, diyor ki: “Nafile namazlarda, Kur’an-ı Kerim’e bakarak okumakta bir mahzur yoktur.” İmam Ebu Yusuf, çok önemli bir şahsiyet; Abbasî döneminde Şeyhülislamlık da yapmış bir insan. Ve “Kitâbu’l-Harâc”ı yazmış; o dönemde devlet adına çok önemli bir kitap o da. O zat, “Nafile namazlarda, Kur’an-ı Kerim’e bakarak okumakta bir mahzur yoktur.” diyor. Günde kıldığımız namazların şu kadarı da nafiledir; şu kadarı farz, şu kadarı nafiledir. Şu rahle gibi Burada da var mı? Şu rahle gibi. bir rahle üzerine koyarak, Mushaf’ı önümüzde bulundurup nafile namazlarda ona bakarak okuyabiliriz. İçinizde hafızlar var ise, hafızsanız onu sadece bir yönüyle fâtih olarak kullanırsınız, yani takıldığınız yerlerde göz ucuyla bir nigâh-ı âşinâ kılarsınız ve tıkanıklığı açarsınız, onunla by-pass yaparsınız. Diğerleri, bütün bütün bakarak okuyabilirler. Fakîr, en azından nafile namazlarda Kur’an’ın hatmedilmesini diliyorum. Allah aşkına, hiç olmazsa her ay Kur’an-ı Kerim’i öyle hatmetseniz; işte senede on iki defa hatmetmiş olacaksınız. Allah Kelamı…
Tue, 25 Apr 2023 - 05min - 2042 - Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-8 | Fethullah Gülen Hocaefendi
20 Haziran 1980 -Bornova/İzmir - Dilimizin dünya ve ahiretimiz adına getirdikleri ve götürdükleri. - Müminleri birbirine düşürme felaketi. - İslâma bir nokta kadar hizmet edene saygılı olma. - Müminler ve bilhassa liderler kendilerine gelen haberleri nasıl değerlendirmeliler? - Müminlere mürüvvetle davranma ve kafirleri idare etme. - Şeytanın sağdan yaklaşması. - Methetme ve çok soru sormada istikameti yakalama.
Mon, 24 Apr 2023 - 54min - 2041 - Eğer biz terör örgütü isek... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 05/06/2016 tarihinde yayınlanan “Ramazan Oruç ve Takva” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Meseleleri hep kendi heva u hevesine göre ele alan kimseler hakkında Kur’ân, أَفَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ وَأَضَلَّهُ اللَّهُ عَلَى عِلْمٍ “Görmedin mi o hevâsını ilah edinip de Allah’ın da kendisini ilmine rağmen saptırdığı kimseyi?” (Câsiye, 45/23) buyuruyor. Bir insan Allah ve Rasûlü’ne ait beyanın olduğu bir yerde, heva, heves ve arzularına uyarak söz söylüyor veya hareket ediyorsa bilmesi gerekir ki, o, hevasını ilah edinmiş demektir. *Hesaplı yaşamak ve bir hata ile her şeyi batırmamak için Hazreti Üstad’ın şu ifadesine uygun davranmak gerekmektedir: “Mâdem öyledir, hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dâne, bir lem’a, bir işaret ve bir öpmekle batma! Dünyayı yutan büyük letâifini onda batırma.”
Mon, 24 Apr 2023 - 10min - 2040 - Ben bu davadan vazgeçmem! | M. Fethullah Gülen Hocaefendi
00:36 O’nda sizin için alınabilecek misaller vardır 01:09 Gösterdiği vefa itibariyle bütün peygamberleri unutturacak kadar bir vefa göstermiştir 01: 48 peygamberimiz’in (S.A.V) Taif’e gidişi 03:33 Allah resûlü her şeyi çekti fakat hiç ters yüz olmadı 05:58 Gerçek takva kapısı Resulullah’ın (S.A.V) kapısıdır
Sun, 23 Apr 2023 - 06min - 2039 - Otobüste farz namaz kılınır mı? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi
00: 38 Otobüsün içinde kılınan namazda bu üç farz (Kıble, Kıyam, Secde) gitmektedir 1: 12 Uzun yolculuklarda Namaz… 01: 49 Namazı vaktinde kılmak farzdır, vaktinde kılmamak da büyük günahtır 02: 30 Uzun yolculuklarda Namaz… 03: 59 İnsan, vaktini seyahatine ayarlarsa, seyahati vaktine değil. Ona göre aksatmadan namazını kılabilir
Sat, 22 Apr 2023 - 04min - 2038 - Cuma vaktinde Duaya hep birlikte Amin diyoruz...Fri, 21 Apr 2023 - 19min
- 2037 - 1973 Ramazan Bayramı Vaazı l M. Fethullah Gülen
Ramazan Bayramı Vaazı, 28 Ekim 1973 – Edremit / BALIKESİR Işığa Doğru - 1 RAHMET GÜNLERİ - “... Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah dilerse bütün günahları bağışlar...” (Zümer sûresi, 39/53) âyeti izah edilerek bayramların, Allah’ın (c.c.) rahmetle tecelli ettiği günler olduğu dile getiriliyor. - Rasûlüllah’ın (s.a.s.) ümit atmosferinde kurtuluşa eren Sahabeler (r.anhüm)... - Peygamber Efendimiz (s.a.s.), Allah’ın (c.c.) rahmetinin mücessem şeklidir. Cenâb-ı Hak (c.c.) O’nunla (s.a.s.) insanlara merhamet etmiştir. - Marifetullah’a erenlerin Cenâb-ı Hakk’ın (c.c.) huzurundaki halleri... - Günümüzde Müslümanların içinde bulundukları kötü durumlar ve bundan çıkış yolları.. - Şakî olduğunu bildiği halde Allah kapısından ayrılmayan bir Hak dostu... - Dua: Rabbimizin engin rahmetinden günahlarımızın affı ve milletçe kurtuluşumuzun niyazı... HUTBE - Cenâb-ı Hakk’a (c.c.) dönüşün ehemmiyeti...
Fri, 21 Apr 2023 - 1h 27min - 2036 - Evladını hizmete gönderen annelere...Thu, 20 Apr 2023 - 10min
- 2035 - Kazaya kalmış namazların yerine sünnetler kılınabilir mi? | Fethullah Gülen Hocaefendi
B Serisi olarak da bilinen bu soru cevap serisi, 1980 öncesinde Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin çoğunluğu üniversite gençliği ve farklı fikirlerdeki insanlardan oluşan muhataplarının her konuda sorduğu sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Sorular, vaaz öncesi yazılarak soru kutusuna atılmakta, kürsüye çıkan Hocaefendi sorulardan rastgele seçerek cevaplamaktadır. Kazaya kalmış namazların yerine sünnetler kılınabilir mi?
Thu, 20 Apr 2023 - 03min - 2034 - 18 BÖLÜM ''Akabe biatları. Şeytanın çığlığı'' GÖNÜLLERİN EFENDİSİ
Bu bölümde: -Allah Resulü tebliğ vazifesini eda ederken kendisine destekçi arıyor Peygamber Efendimizin 1 Akabe biatı ve 2.Akabe biatı İnsanlığa derin bir mana katan cömertlik kahramanları mallarının kendilerinde emanet olduğu bilinciyle hareket ederler. Malları üzerinde ihtiyaç sahiplerinin hakkı olduğunu düşünür, paylaşarak çoğaltırlar insanlığı ve güzellikleri. Paylaştıkça insan olduklarının daha bir farkına varan bu yiğitler, Efendimizin (sav) “Mahlukata merhamet etmeyen merhamete mazhar olamaz.” tavsiyesini emir telakki etmiş ve yürümüşlerdir insanlığın kalbine. -2.Akabe biatında sonara şeytan çığlığı...
Wed, 19 Apr 2023 - 26min - 2033 - Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-7 | Fethullah Gülen Hocaefendi
13 Haziran 1980 -Bornova/İzmir - Hüsn-ü zan mümkün olduğu müddetçe hüsn-ü zan etmeye memuruz. - Gıybet ve iftiranın tarifi. - Efendimizin (sav) yapılan kötü fiili şahsın yüzüne vurmayıp ortaya konuşması - Yazıyla, şekille, karikatürle, resimle ve şiirle gıybet etme. - Başkasına karşı öfkesini gıybetle gidermek isteyen Cennet'e giremez. - Müminler aleyhinde konuşan ya ahmak veya haindir. - Huzurlu cemaati, başkalarını çekiştirmeden meydana getirmeliyiz. - Asr-ı Saadette ayağı kayan müminin haysiyet ve şerefi nasıl muhafaza ediliyordu?
Tue, 18 Apr 2023 - 48min - 2032 - 1989 Kadir Gecesi Vaazı | M. Fethullah Gülen
M. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin 2 Mayıs 1989'da İstanbul Fatih Camii'nde Kadir Gecesi verdiği vaazdır.
Mon, 17 Apr 2023 - 1h 07min - 2031 - İmtihanların biri bin... | M. Fethullah Gülen Hocaefendi
Aya, yıldızlara, güneşlere 00: 58 En hayırlı zâdü zahire (azık) takvadır 03: 06 Hakiki muttakî Peygamber Efendimiz (S.A.V)’ dir 04: 28 İttika edene Allah bir ferec, bir çıkış noktası ihsan edecektir 06: 37 Nebi’nin kendini kurtarması, başkalarını kurtarmasına bağlanmıştır 08: 15 İnsanların himmetine bir darbe vurdular, kolunu kanadını kırdılar 08: 46 İslam milletleri, İslam cemaatleri ardı arkası kesilmeyen bir çöküş, bir yıkılışla yıkıldı gittiler 09: 03 Allah’ın himayesinde yükselmeleri gerekli olan insanlar geridirler
Sun, 16 Apr 2023 - 10min - 2030 - İslamın tüm meseleleri akla ve mantığa uygun mudur? | M. Fethullah Gülen Hocaefendi
İslamın tüm meseleleri akla ve mantığa uygun mudur? 00:52 -- İslam’ın her meselesi makul ve mantıkîdir 02:10 – İlmin ulaştığı nokta ile Kur’an-ı Kerim’in söylediği şeylerin birleştiğini göreceğiz 03:18 – Allah kendi kelamında kâinatı, insanı ve kâinat-insan münasebetini anlatıyor 04:12 – Allah Kur’an-ı Kerim’de ferman-ı sübhânî olarak ne buyurmuşsa akıl, kalp, ruh hiçbir zaman onlarla mütenakız düşmeyecektir
Sat, 15 Apr 2023 - 04min - 2029 - Dua | Abdülkadir Geylani'nin (Kaddesallahu sırrahu) Bir VirdiFri, 14 Apr 2023 - 08min
- 2028 - ''En küçük dairede ehemmiyetli ve daimî vazife var'' - RECEP ATICI / HİZMETTEN SESLİ KÖŞELERThu, 13 Apr 2023 - 05min
- 2027 - ''Musibetler Karşısında Nebevi Duruş'' - GÖNÜLLERİN EFENDİSİ ÖZEL BÖLÜM
İnsanlığa derin bir mana katan cömertlik kahramanları mallarının kendilerinde emanet olduğu bilinciyle hareket ederler. Malları üzerinde ihtiyaç sahiplerinin hakkı olduğunu düşünür, paylaşarak çoğaltırlar insanlığı ve güzellikleri. Paylaştıkça insan olduklarının daha bir farkına varan bu yiğitler, Efendimizin (sav) “Mahlukata merhamet etmeyen merhamete mazhar olamaz.” tavsiyesini emir telakki etmiş ve yürümüşlerdir insanlığın kalbine.
Wed, 12 Apr 2023 - 10min - 2026 - Helal-Haram Hassasiyeti ve Zehirli Lokmalar | 02/04/2007Tue, 11 Apr 2023 - 21min
- 2025 - Ahlâkî Mülâhazalar - Ahlâk Serisi | Vaaz-6 | Fethullah Gülen Hocaefendi
6 Haziran 1980 -Bornova/İzmir - 'İhdina's-sırate'l-müstakim' ayetinin şerhi. - Konuşurken Rabb'in hoşnutluğunu arama. - Nesir İslâm'a göre nazımdan daha makbul. - Mümin davasını çok iyi bilip anlatabilmeli - Fuhuş edebiyatı - Dile musallat olmuş bir hastalık: Sövüp sayma - Dişini kırsa bile mümine saldırmama - Tel'in, beddua, mizah ve şakanın İslâm'daki yeri - Müslümanların yolu: Sırat-ı müstakim.
Mon, 10 Apr 2023 - 1h 03min - 2024 - HUZURLU RAMAZANLAR 19. BÖLÜM (KEMAL KARA_2)Mon, 10 Apr 2023 - 13min
- 2023 - HUZURLU RAMAZANLAR 18. BÖLÜM (KEMAL KARA_1)Sun, 09 Apr 2023 - 13min
- 2022 - HUZURLU RAMAZANLAR 17. BÖLÜM (ABDULLAH AYMAZ_2)Sat, 08 Apr 2023 - 11min
- 2021 - Peygamberimizin Hilmi Ve Yumuşak Huyluluğu | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Hilm, Allah Resûlü'ne verilmiş ayrı bir altın anahtar durumundadır. O, bu anahtarla pek çok gönlü açmış ve onlara taht kurmuştur. Eğer O'nun bu hilmi olmasaydı, pek çok hazımsız gönül bir kısım sertliklerle karşılaşacak ve şimdi olduğunun aksine, kimileri İslâm'a cephe alacak, kimileri de belki bir hisle O'ndan uzaklaşacaktı. Ancak Allah Resûlü'nün hilmiyle ki, bütün bunların önü alındı.. ve koşan koşana herkes gelip İslâmiyet'e dehalet etti. Evet hilm, Cenâb-ı Hakk'ın Habibine verdiği en mümtaz sıfatlardan biriydi.. ve olduğu gibi rahmeti aksettiriyordu. Bu hususu anlatan bir âyette Cenâb-ı Hak aynen şöyle buyuruyor: فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ لِنْتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنْتَ فَظّاً غَلِيظَ الْقَلْبِ لاَنْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي اْلأَمْرِ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ إِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ "O vakit, Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şayet Sen, kaba, katı yürekli olsaydın, hiç süphesiz onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Şu hâlde onları affet, bağışlanmaları için duada bulun! (Umuma ait) işlerde onlara danış. Artık kararını verdiğin zaman da Allah'a dayanıp güven! Çünkü Allah, kendisine tevekkül olanları sever."[1] Âyetten de anlaşıldığı üzere hilm, rahmetten geliyor. Eğer Allah Resûlü, kaba ve haşin olsaydı –ki değildir– etrafında bulunanların hepsi dağılıp gidecekti. Cenâb-ı Hakk'ın engin rahmetidir ki, O'nu yumuşak huylu kıldı. Yani O'nun mâyesini öyle mükemmel ve mahiyetini de öyle halîm kıldı ki, O'na dokunan eller dahi hiçbir zaman incinmedi ve diken bekledikleri anlarda gül buldular. Nerede kaldı ki gönüllerine girdiği ve sinelerine taht kurduğu insanlar O'ndan incinmiş olsun! Bu âyet, Uhud muharebesi münasebetiyle nazil olmuştu. Allah Resûlü, ashabına, her türlü harp taktiğini ve tekniğini hem de en ince teferruatına kadar anlatmış olmasına rağmen, bazılarının emri dinlemedeki inceliği tam kavrayamayışı ve bulundukları mevzii, emir gelmeden terk edişleri, Müslümanların muvakkat mağlubiyetini netice verdi. Belki netice itibarıyla buna tam bir mağlubiyet denemezdi ama mutlak bir galibiyet olmadığı muhakkaktı... Allah Resûlü'nün öldürüldüğü şâyiası Müslümanların pek çoğunu paniğe sürüklemişti. Bu arada o gün orada Enes b. Nadr gibi düşünenler de vardı. Onlara: "Resûlullah'ın öldüğü yerde siz niye duruyorsunuz?" diye kükremiş ve gidip canlarını Allah için vermişlerdi.[2] Zaten yol da buydu; Resûl-i Ekrem'in öldüğü yolda koşup ruhlarını feda etmeliydiler.
Fri, 07 Apr 2023 - 05min - 2020 - HUZURLU RAMAZANLAR 16. BÖLÜM (ABDULLAH AYMAZ_1)Fri, 07 Apr 2023 - 12min
- 2019 - Hizmet hareketinin Gaye-i hayali... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi
Bu video 05/06/2016 tarihinde yayınlanan “Ramazan Oruç ve Takva” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: حُفَّتِ الْجَنَّةُ بِالْمَكَارِهِ وَحُفَّتِ النَّارُ بِالشَّهَوَاتِ “Cennet çepeçevre nefsin hoşuna gitmeyen şeylerle sarılmış, Cehennem de (bedenî arzu ve iştihâları kabartan) şehevâtla…” Evet, Cennet mekârihle, insana ters, ağır ve zor gelen bir kısım hadiselerle kuşatılmıştır. Onlara takılmadan ve o dikenli tarlalardan geçilmeden oraya ulaşılamaz. Cehenneme gelince, o da cismânî, bedenî, beşerî ve garizî hislerle, şehvetlerle, arzularla, bohemlikle, yemekle, içmekle, yan gelip yatmakla ve dünyada ebedî kalacakmış gibi davranmakla kuşatılmıştır. *Kaynaklarda, Hazreti Ömer’in (radıyallahu anh) gözünün nuru olan bir delikanlıdan bahsedilir. O genç ismet ufkunun temsilcilerindendir. Bir tuzağa düşüp günaha karşı hafif bir temayül gösterecek gibi olunca birdenbire “Allah’a karşı gelmekten sakınanlara şeytandan bir dürtü ilişince, hemen düşünüp kendilerini toparlar, basiretlerine tam sahip olurlar.” (A’raf, 7/201) mealindeki ayetin diline dolandığını fark etmiş; Cenâb-ı Allah’tan hayâ etmiş; gönlü Allah korkusundan hâsıl olan heyecana dayanamamış ve genç oracığa yığılıp kalmıştır. Hazreti Ömer, gencin ölüm sebebini anlayınca hemen gömüldüğü yere gider ve orada ona şu ayetle seslenir: “Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimselere iki Cennet vardır.” (Rahmân, 55/46) O, sözlerini bitirdikten sonra herkesin duyacağı şekilde mezardan şöyle bir ses yükselir: “Yâ Emire’l-Mü’minîn! Allah bana onun iki katını verdi.”
Thu, 06 Apr 2023 - 10min
Podcast simili a <nome>
Açık Gazete Açık Radyo 95.0
Hayati İnanç — Can Veren Pervâneler Ahmet Çadırcı
Timurtaş Uçar — Vaaz Ahmet Çadırcı
Alem FM Alem FM
Anlatamadım Ayşe Balıbey, Cem İşçiler via karnaval.com
Kendine İyi Davran Beyhan Budak
Biraz Konuşabilir miyiz? Biraz Konusabilir miyiz?
Cevheri Güven CevheriGüven
Mesnevi'den Hikayeler - Hz. Mevlana Celaleddin Rumi darknimbus
FOX Haber FOX Haber
Borsada bi' Başına İlker
Kafa Radyo Podcast Kafa Radyo
Metro FM - Aragaz Karnaval.com
Virgin Radio - Mesut Süre ile Rabarba Karnaval.com
Kuran Dinle Kuran Dinle
Meksika Açmazı Mesut Süre, Anlatanadam, Fazlı Polat via Karnaval.com
Barış Özcan ile 111 Hz Podbee Media
Kelimenin Ham Anlamıyla Podbee Media
Ortamlarda Satılacak Bilgi Podcast BPT
RADYO TİYATROSU Radyo Tiyatrosu
Sesli Kitap Dünyası Sesli Kitap Dünyası
Radyo Tiyatrosu TRT Dinle
45'lik Türküler Yön Radyo
Burda Olan Burda Kalır Zafer Algöz Can Yılmaz